Muhteşem Yüzyıl Final Kanuni Ölüm Sahnesi ve Gerçekte Nasıl Öldü


Fragman 1


Fragman 2


FİNAL SAHNESİ



Gerçek Tarih


Şehzade Mustafa'nın katlinden sonra herkes merakla kimin nasıl olduğunu araştırıyor.Sultan Süleyman Bu acı Olayı izlemiş ve cellatlara çabuk olmarı için emir vermiştir.peki oğlunu katleden Kanunı Sultan süleyman nasıl ölmüştür?Haseki Hürrem Sultan nasıl ölmüştür?Diğer şehzadeler cihangir,Bayezid ve Selim nasıl ölmüştür?Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra neler yaşanmıştır.Muhteşem Yüzyıl nasıl bitti? Şehzade Mustafa ölümünün ardından neler yaşandı. Şehzadelere ne oldu? Şehzade Mustafa'nın ölümü nasıl gerçekleşti? Kanuni Sultan Süleyman nasıl öldürüldü? Hürrem ne zaman öldü?

Muhteşem Yüzyıl'ın son demi yaklaşırken herkesin merak ettiği konu Kanunı ve Haseki Hürrem Sultan'ın nasıl öldüğüdür.Sultan Süleyman'ın ayağındaki yaraları onu yavaş yavaş sona hazırlıyor.

Orhan Veli "Kitabe-i Seng-i  Mezâr " şiirini yazdığında Süleyman Efendi'nin nasırını Sultan Süleyman'ın nikrisine nazir olarak mı düşündü acaba ?  Orhan Veli'nin Süleyman Efendisi nasırdan ne kadar çektiyse, Sultan Süleyman da nikristen en az o kadar çekti. Nikris illetinin ne kadar can yakıcı olduğunu ünlü 18.yy İngiliz Karikatüristi James Gillray'in bu makalede yer alan çapıcı çizimi gösteriyor. Sultan Süleyman Osmanlı tarihinde en uzun salanat süren padişahtı. 1520'de tahta geldiğinde 26 yaşındaydı; 46 yıl sonra, 1566'da, 72 yaşında son seferinde öldü. Sultanın nikris hastalığı kendini ne zaman belli etmeye başladı ?

Halk arasında gut veya damla hastalığı tıp dilinde ise podagra denir. Özellikle fazla içki içen ve fazla kırmızı et yiyenlerde görülür. Daha fazla erkeklerde rastlanır. El, ayak başparmağı, diz ve dirseklerde şişkinlik meydana gelir. Ağrı da vardır. Buraları dokunulmayacak kadar hassaslaşmıştır. Ateş 39,4 dereceye kadar yükselir. Tedavinin başarılı olması için mutlaka yatak istirahati gerekir. Gıda rejimi uygulanır. Acılı, tuzlu, sirkeli ve şekerli yiyecekler terkedilir. Alkol ve sigara bırakılır. Dana, koyun ve kuzu eti yenmez. Diğer etler, yağ, nişastalı yiyecekler mümkün olduğu kadar azaltılır. Şeker yerine bal kullanıllır. Az patates, yağsız beyaz peynir, yağsız süt, yoğurt, enginar, havuç, kereviz, kiraz, lahana, fasulye, zeytin, maydanoz, armut, çilek, erik, kara turp, üzüm, domates, ve pırasa yenilebilir. Ayrıca mümkün olduğu kadar çok limon suyu içilir.

Tarihçiler, ölüm sebebini ya saklamış, ya abartmış veya umumi kültür zaafı sebebiyle tam anlatamamıştır. Protein ağırlıklı beslenmenin neticesi olan nikris (gut, damla) hastalığı ailede irsîdir. Nikris, dolaylı olarak ölümü hazırlayabilir. Dünya ölüm sebepleri listesinde 60.’dır. Bün-yevîdir; rutubet ve sair dış tesirlerle alâkası yoktur. Halbuki Zigetvar’da ordugâhın bataklık yerde oluşu sebebiyle rutubetin Sultan Kanuni’nin hastalığını tahrik ettiği söylenir. Sultan Fatih, 45 yaşından sonra ata binip inemezdi. Anlaşılıyor ki, nikristen, ilâveten romatizma, diyabete bağlı damar tıkanıklığı ile damar sertliği gibi hastalıklar da kastedilmektedir. Gut, böbrek kifayetsizliğine yol açarak öldürür.

İstanbul, hele Topkapı Sarayı rutubetlidir. Kışın ısınmak, yazın ferahlamak bir meseledir. Her ne kadar sahil köşkleri varsa da, oturulabilecek konforda değildir.  Şerefine aşırı düşkün padişahların, tahttan indirme veya millî bir felaket sebebiyle melankoliye düşmeleri kolay olmuş; bu da hastalığı tetiklemiştir. Padişahların yaş ortalaması 52,3’dür. En genç vefat eden Sultan II. Osman (18), en yaşlı ise Orhan Gazi’dir (81).

Dert bir değil ki…
Osman Gazi (66): Gut.
Orhan Gazi (81): Evlat acısından doğan teessür ve ihtiyarlık çöküntüsü.
Sultan I. Murad (64): Kosova’da şehid.
Yıldırım Sultan Bayezid (43): Esaretinin 8. ayında geçirdiği astım krizinden vefat etti. Hastalığı için ateşli humma da denir. Rivayete göre “Sizi serbest bıraksam, kargaşayı önleyip iktidarı ele alabilir misiniz?” sözüne müsbet cevap vermesi üzerine telaşlanan Timur tarafından zehirlenmiştir. Bir başka rivayete göre Timur’un kendisini Semerkant’a götürmek istemesinden doğan teessür sebebiyle yüzüğünün kaşındaki zehri içerek intihar etmiştir.
Çelebi Sultan Mehmed (39): Edirne civarında atla gezerken nüzul (inme) isabet edip attan düşmüş veya yaban domuzu avında iken kalb krizi geçirmiş; saraya kaldırıldıktan bir gün veya bir müddet sonra vefat etmiştir. Şiddetli baş ağrısı veya dizanteri rivayetleri de vardır.
Sultan II. Murad (47): İnme geçirip üç gün hasta yattıktan sonra vefat etmiştir. Meriç üzerindeki Kirişçi adasına yaptığı seyahatte soğuk alıp hastalanarak vefat ettiği de söylenir.
Fatih Sultan Mehmed (49): Gut ve diyabete bağlı rahatsızlıklardan dolayı seferde Gebze’de vefat etmiştir. Venedik tarafından zehirlendiği de söylenir.
Sultan II. Bayezid (62): İhtiyarlık hastalığı sebebiyle Dimetoka yolunda vefat etti. Kendisini tahttan indiren oğlu Sultan Selim tarafından zehirlendiği de söylenir.
Yavuz Sultan Selim (50): Diyabet hastası olan padişahın iki omuzu arasındaki şirpençe (şarbon, antraks) çıbanının, kan zehirlenmesine (septisemi) yol açması sebebiyle seferde Çorlu’da vefat etti.
Kanuni Sultan Süleyman (72): İhtiyarlık çöküntüsüne; yorgunluk, gut, dizanteri, anjin ve inme eklendi. Bir haftalık bir hastalıktan sonra Zigetvar’da vefat etti.

Sultan II. Selim (50): İki aylık bir hastalık sırasında, yangından sonra yeni yapılan saray hamamını teftiş ederken ayağı kayıp yan üstü düştü. O yer göğerip karardı. Yatağına nakledilince de kuvvetli bir humma başlayıp, mide rahatsızlığı da eklenerek vefat etti.
Sultan III. Murad (49): Dört gün süren bir hastalıktan sonra mesâne (prostat) illetinden vefat etti.
Sultan III. Mehmed (37): Kalp krizi.
Sultan I. Ahmed (28): 20 gün süren ateşli hummadan vefat etti.
Sultan I. Mustafa (47): Hal’inden 15 yıl sonra, muhtemelen geçirdiği bir sara nöbeti neticesinde vefat etti. Bir rivayette yeğeni Sultan IV. Murad tarafından idam edildi.

Sultan II. Genç Osman (18): Hal’inden 1 gün sonra isyancı yeniçerilerce boğduruldu.
Sultan IV. Murad (28): Beş senedir muztarip olduğu gut artarak, 14 gün yattıktan sonra vefat etti.
Sultan İbrahim (33): Hal’inden 10 gün sonra isyancılarca boğduruldu.

Sultan IV. Mehmed (51): Hal’inden 5 sene sonra zâtürreeden vefat ettiği zannedilmektedir.
Sultan II. Süleyman (50): İki senedir muztarip olduğu istiska (hydropisie, vücutta su toplanması) sebebiyle 14 gün ağır yattıktan sonra Edirne’de vefat etti.

Sultan II. Ahmed (52): İstiska hastalığından Edirne’de vefat etti.

Sultan II. Mustafa (39): Hal’inden 2 ay sonra mesâne tıkanması ve melankoli sebebiyle vefat etti.
Sultan III. Ahmed (63): Hal’inden 6 yıl sonra diyabetten vefat ettiği zannedilmektedir.

Sultan I. Mahmud (58): Ata binemeyecek vaziyette hasta olduğu halde Cuma selâmlığına çıktı. Namazdan sonra silahtar ağanın kolunda güçlükle yürüyerek ata bindirildi. Saray kapısından girişte maiyetinin kolları arasında basur kanaması veya kalb krizinden vefat etti.
Sultan III. Osman (58): Uyluğundaki lupus (kurt uru, deri veremi) çıkarıldıktan sonra rahatsızlandı. Donanmanın seferden dönüşünü seyretmek üzere Sarayburnu Kasrı’na çıktıktan sonra fenalaştı. Saraya dönüşte kan zehirlenmesinden (septisemi) vefat etti.
Sultan III. Mustafa (57): Rus Harbi sırasında Karasu faciası haberi üzerine sefere kalkıştı; ancak teessüründen inme indirerek vefat etti. Hastalığını, istiska, astım veya kalpte polip olarak verenler de vardır.

Sultan I. Abdülhamid (64): Rusların Özi kalesini alıp, halkını kılıçtan geçirdiği haberi üzerine teessüründen inme indirdi; sabaha karşı vefat etti.

Sultan III. Selim (47): Hal’inden 1 ay sonra isyancılarca hançerlendi.
Sultan IV. Mustafa (29): Hal’inden 2 ay sonra idam edildi.
Sultan II. Mahmud (53): Verem.
Sultan Abdülmecid (38): Verem.
Sultan Abdülaziz (46): Hal’inden 5 gün sonra isyancılarca intihar süsü verilerek bilekleri kesilmek suretiyle katledildi.
Sultan V. Murad (64): Hal’inden 18 sene sonra ailevî bir mesele yüzünden diyabet komasına girerek vefat etti.
Sultan II. Abdülhamid (76): Zâtürree.
Sultan V. Mehmed Reşad (74): Diabet.
Sultan VI. Mehmed Vahîdeddin (65): Kalp krizi.

KİM NASIL ÖLDÜ?
Pargalı İbrahim vaktiyle bir gün Avusturya elçilerine Osmanlı sultanını şöyle anlatmıştı;

Hayvanların en vahşisi olan aslan şiddetle değil, zeka ile, terbiyecisinin ona vereceği gıdalar ile, ve kendi alışkanlıklarının etkisi ile ehlileştirilmelidir. Terbiyecisinin elinde ona gözdağı vermekte kullanabileceği bir sopa olmalı ve onu sadece kendisi beslemelidir. Aslan, hükümdardır; efendileri ve terbiyecileri ise vezirlerdir. Aslan, Osmanlı’nın yüce imparatorudur. Kayzer Charles V (Şarlken) de bir aslandır. Ben, İbrahim Paşa hünkârım olan yüce imparatoru gerçek ve adaletin sopası ile terbiye ediyorum. Şarlken de ayni biçimde terbiye edilmeli.

Oysa işte hünkâr yeterince terbiye edilememiş olmalıdır ki sonunda kendisine en büyük siyasi ve askeri başarılarını getiren kadim dostunu ve kendi öz en büyük evladını dahi boğdurtabilmiştir. Bu cinayetlerden daha sonraki bir tarihte Süleyman’ı bizzat ziyaret eden 5. Şarl’ın elçisi Ogier Ghiselin de Busbecq onu şöyle anlatmış;
,
Sağlıklı yaşadığı yıllara kıyasla cildinde görülen kötü renk ölümcül bir hastalığın pençesinde olduğunun işareti olabilir. Bacağında tedavisi imkansız bir ülser veya kanser olduğu rivayet edilmektedir. Ülkesine dönen elçiyi sıhhatte olduğu yönünde etkileyebilmek için yüzündeki kötü rengi kapatmak üzere kalın bir tabaka kırmızı krem kullandığı ve bu şekilde dış güçleri kendisinin sağlıklı ve iyi olduğu izlenimiyle korkutabileceğini düşündüğü anlaşılmaktadır. Kendisini ülkeye gelişimdeki ziyaretimde gördüğümle, ayrılıştaki ziyaretimde gördüğüm yüzü arasındaki büyük fark buna işaret etmektedir.

Kanuni’nin Hürrem’den olma büyük oğlu Şehzade Mehmet henüz 22 yaşında iken 1543 yılında hastalıktan ölmüş. Kamburumsu ince, zarif, şair ruhlu küçük oğlu Cihangirin de hayran olduğu büyük ağabeyi Mustafa’nın boğularak öldürülmesinin ardından henüz 22 yaşında iken ayni yıl (1553'de) kahrından öldüğü söylenir. Anneleri Hürrem ise 52 yaşında iken (1558'de) ölmüş.

Hürrem’in eceliyle mi, bir cinayet sonucu mu öldüğüne dair ayrıntılı bir bilgi yok. Hürrem, daha sonra kendi oğulları arasında ortaya çıkacak olan iktidar mücadelesini, kendisinin iktidar yapmak için onca yıl uğraş verdiği şehzade Beyazıt’ın bu mücadele sonucunda İran’a kaçmak zorunda kalışını ve henüz 36 yaşında iken orada çocuklarıyla birlikte boğdurularak öldürülmesini, Selim’in 1566’daki tahta çıkışını da, yani bunların hiçbirini göremeden öldü..

Hemen bitişiğinde olan Süleyman’ın mozolesinden daha kasvetli kubbeli, belki onun hep gülen neşeli halini ifade etmek için içi cennet bahçesini tasvir eden zarif İznik çinileriyle kaplanmış bir mozole (türbe) içinde Süleymaniye Camiinde gömülüdür.
Hürrem'in Süleymaniye Camiinde bulunan türbesi. Hürrem’in bir kadın olarak ölümü aslında pek az kişinin dikkatini çekmişti. Onun için bir merasim, veya ölümünün ardından halk önünde bir yas tutma gibi şeyler yapılmadı. Sadece Hürrem’in dairesine giden kapılar kilitlendi, mühürlendi.

O günden itibaren Süleyman artık yemeklerini yalnız başına yemeye başladı. Venedik heyetinin sekreteri Donini kendi gözlemini şöyle anlatıyor;

Sultan bir senedir halsiz ve ölüme yakın gözüküyor. Bacakları şiş, yüzünde ödem var ve çok kötü renkte, iştahı hiç kalmamış. Mart ayında dört beş defa baygınlık geçirdi. Bir keresinde yanındakiler ölü mü diri mi olduğunu uzun süre anlayamamışlar.

Süleyman’ın karakterindeki ciddi kusurlar da artık daha görünür hale gelmiş, ve onun ardından gelen diğer Sultanlarda da bu kusur aynen devam etmiştir. Hayatının son döneminde Kanuni artık Divan’a uğramayı ve devlet işleriyle ilgilenmeyi tamamen kesmişti. Bu durum Sultan’ın ülkede neler olup bittiğini öğrenmesini engellediğinden onun gerçek iradesini de giderek büyük ölçüde azaltmıştır.

Osmanlı devlet idaresindeki yiyicilik ve rüşvetçilik Kanuni’nin önce İbrahim’e, sonra da damadı Rüstem’e verdiği bu yöndeki teşvikler ile başlamıştır denilebilir. Hayatına bir vakfiyede köle olarak başlamış olan Sadrazam Rüstem paşanın kayınvalidesi Hürrem’in hemen ardından ölümüyle arkasında bıraktığı miras muhteşemdir. 815 çiftlik, 476 su değirmeni, 1700 köle, 2900 zırh, 8000 sarık, 760 kılıç, 600 el yazması Kuran, birçok altın kaplamalı miğferler, altın işlemeli üzengiler, ve iki milyon dukati altını. Hürrem'in Rohatyn (Ukrayna)'da bulunan heykeli.

Süleyman’ın gözde adamlarının yüksek devlet makamlarını satarak büyük servetler biriktirmesine izin veren ciddi yönetim kusuru tüm imparatorluk yönetiminde bir kanser gibi yayılmaktaydı. Daha da kötüsü Harem kadınlarının iktidar döneminin açılması oldu. Bu durumun başlangıç noktası Hürrem’in “Sultanla yaşıyorum ve ona her ne istersem yaptırıyorum” diye açıkça böbürlenmesi olmuştur denilebilir.

Yine de Süleyman oldukça dikkat çekici birisiydi. Evet zalimdi, ama onun çağında zulüm sadece Osmanlı İmparatorluğuna mahsus bir durum değildi. O çağda Avrupa’da da dini taassup ve irtica hâkimdi. Geleneklere aykırı davrananların kazığa geçirilmesi, yakılması ve işkenceler her yerde birer istisnadan çok kural haline gelmişti. Kanuni’nin iktidarı her ne kadar aile cinayetleri ile dolu olsa da onun çağdaşı İngiltere kralı sekizinci Henry de pek erdemli biri sayılamazdı.

Rönesans çağının ürünü pek çok diğerleri gibi Süleyman da zalim olduğu kadar hassas olabiliyordu. Politikada uyguladığı yoğunlukla şiir de yazardı, savaşa gittiği şiddetle inşaatlara da girişirdi. Devşirmelikten yetişme Sinan kırk kemerli su sisteminden, hala bu güne kadar Kudüs şehrini çevirmekte olan kent surlarına ve onun kendi adına yapılan muhteşem camiye kadar inşa edilmesi gereken her şeyi inşa edebiliyordu.

Savaş sırasında Osmanlı ordusu Avrupa’da başka herhangi bir orduda sağlanabilenden daha büyük bir disiplin içinde yönetilmekteydi. Kâfir Macarlardan, zındık Perslere kadar en büyük düşmanlarıyla giriştiği tüm savaşlarda ordusunu bizzat kendisi yönetti. Avrupalılar için o korkutucu bir bilmece gibiydi ama yine de onun iktidarı döneminde Konstantinopl(İstanbul) yabancı elçilikler için bir Mekke haline gelmiş, İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth bile İspanya kralına karşı korunmak için ittifak başvurusu yapmıştı. Onun 1535 yılında Fransa ile kurduğu ittifak daha sonraki iki yüz yıl boyunca Avrupa siyasetinde hayati bir faktör olarak kalmıştır.

Sultan Süleyman’ın ölümü de kendi arzu ettiği gibi bir savaş meydanında oldu. İmparator II. Maximilian’e karşı Avrupa’ya yaptığı son seferinde 73 yaşındaydı. Ata binemeyecek kadar zayıftı ve kendisi ancak tahtırevanda taşınabiliyordu ama ateşi henüz sönmemişti. Buda kentine varıldığında yetkili Paşa’nın “etkili olamadığı” için idamını emretti.

Askerleri şiddetli bir muharebenin ortasında iken 5 eylül 1566 gecesi kendi çadırında öldü. Ölümünün duyulmaması için özel doktoru boğduruldu ve o sırada Anadolu’da bir yerde bulunan şehzade Selim’in İstanbul’a ulaşıp duruma hakim oluşuna kadar geçen haftalar boyunca ölümü askerlerden gizlendi.

Çadırında bulunan tahtında dik oturması, gözleri açık, yanakları kırmızı, saçları siyah olması için cesedine sürekli makyaj yapıldı. Olayın sadece sadrazam ile birkaç hizmetkarının bilgisinde kalması için günlük rutin hiç bozulmadan uygulandı. Çadıra her gün yemekler getirildi, sonra bir şekilde kaldırılıp yok edildi. Mesajlar alındı verildi. Savaş bitip çadır yıkıldığında, İstanbul’a dönüş yolunda iken de Sultan yine saltanat arabasında dik oturur haliyle askerlere gösterildi ve onların tezahüratıyla karşılandı.

Seferden dönen asker ile içinde Sultanın bulunduğu kortej kentin yakınlarındaki Belgrad ormanlarına ulaştığında ölüm halka açıklandı. Orada Selim sultan ilan edilip, Süleyman’ın imamlar tarafından açıklanan ölümü duyurulunca ormanda yankılanan ağıtlar, mersiyeler ve ağlama dövünmelerle dev ağaçlar sallandı.

Süleyman’ın cesedi geleneklere göre yıkandı. Elleri göğsünde kavuşturulup, burnu ağzı ve kulakları pamukla tıkandıktan, yekpare kalın ipekten kocaman bir kefene sarıldıktan sonra imamlar ölü adamın kulağına kendisine ahretteki sorgucu meleklerin soracakları iki sorunun cevabını fısıldadılar.

Başı Mekke’ye dönük olarak yan yatmış halde Sinan’ın yaptığı caminin yanına gömüldüğünde imamlara kırk gün boyunca günde kırk kez başında Kuran okumaları emredildi.

ŞEHZADE MUSTAFA'NIN BABASINA YAZDIĞI MEKTUP

Muhteşem Yüzyıl'ın son bölümünde babasının gözlerinin önünde öldürülen Şehzade Mustafa'nın babasına yazdığı o mektupta neler yazıyordu? Şehzade Mustafa'nın acı ölümü..

Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Mustafa’nın boğularak öldürüldüğü sahne televizyon izleyicisini ekrana kilitlemişti. Bu hafta ise Hünkar, Mustafa’nın göğsündeki mektubu buluyor ve şehzadenin ölümü duyuruluyor.  Şehzade Mustafa'nın göğsünden çıkan mektup Sultan Süleyman’ı büyük bir vicdan azabına sokuyor.

Muhteşem Yüzyıl, Şehzade Musatafa, Veda Mektubu, Kanuni Sulatn Süleyman, Muhteşem yüzyıl, Yeni Bölüm, Son Bölüm, Şehzade

İşte o mektup: “Hünkarım, Ey Canum babam, bu satırları okuduğunuza göre siz kendi kalbinizi söküp attınız bense bu yalan dünyadan göçüp gittim. Size bir babanın evladına kıydığı bu zalim dünyayı bırakıyorum. Çünkü ikbal ve iktidar uğruna babasının canına kastetmiş bir zalim olarak yaşamaktansa, bir mazlum olarak ölmeyi eylerim.”

Muhteşem Yüzyıl, Şehzade Musatafa, Veda Mektubu, Kanuni Sulatn Süleyman, Muhteşem Yüzyıl, Yeni Bölüm, Son Bölüm, Şehzade Musatafa, İdam, Kanuni, Veda Mektubu,  4

Muhteşem Yüzyıl, Şehzade Musatafa, Veda Mektubu, Kanuni Sulatn Süleyman, Muhteşem Yüzyıl, Yeni Bölüm, Son Bölüm, Şehzade Mustafa, İdam, Kanuni, Veda Mektubu,  1

GERÇEKTE ŞEHZADE MUSTAFA NASIL ÖLDÜ?

Tarihçi Mustafa Armağan, 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinde Şehzade Mustafa'nın boğdurulması nedeniyle ziyaretçi akınına uğrayan Bursa'daki Şehzade Mustafa Türbesi'nde, tarihi gerçekleri açıkladı. Şehzade Mustafa'nın babasına darbe yapmak istediği için boğdurulduğunu belirten Armağan, boğdurma sahnesinin ise dizide anlatılandan çok farklı olduğunu söyledi.
Bursa'da Muradiye Külliyesi içerisinde yer alan Şehzade Mustafa'nın türbesi ziyaretçi akınına uğruyor. 'Muhteşem Yüzyıl' dizinin final sahnesinde Şehzade Mustafa'nın boğdurulması üzerine, İstanbul başta olmak üzere birçok ilden insanlar türbeyi görmek için Bursa'ya geliyor. Restorasyon çalışmaları nedeniyle içeri giremeyen ziyaretçiler, dışarıda dua edip, türbe önünde hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Vatandaşlar, dizide izledikleri Şehzade Mustafa'ya duydukları sevgi nedeniyle türbesine geldiklerini ifade ediyor. Ziyaretçiler, Şehzade Mustafa'nın boğdurulmasına karşın Kanuni Sultan Süleyman'ı suçlamanın da yanlış olduğunu dile getiriyor.

ARMAĞAN: 'NİYE HÜRREM SULTAN BUNU YAPTI' DEME HAKKIMIZ YOK

Tarihçi Mustafa Armağan, yaptığı açıklamada, Şehzade Mustafa'nın boğdurulması Hadisesine açıklık getirdi. 'Muhteşem Yüzyıl' dizisindde birçok yanlışlık yapıldığını ifade eden Armağan, şu bilgileri verdi: "Hürrem Sultan kadar, Mahi Devran Sultan'da Amasya'da kendi oğlunu tahta geçirmek için entrikalar yapıyordu. Her anne, baba, oğlunun baş olmasını ister, bunun için bir şeyler yapar. Yani 'niye Hürrem Sultan bunu yaptı' diye kimsenin hesap sormaya hakkı yoktur. Yani, Hürrem Sultan oğlu Beyazıt'ın tahta geçmesini istiyor, aksi halde Mahi Devran'ın oğlu Mustafa'nın tahta geçmesi halinde, kendi oğullarının hayatından emin olamayacak. Bunun için, karşı oyununu oynuyor. Hürrem'in oyunlarının daha görünür ve etkili olmasının nedeni, Hürrem başkentte, Mahi Devran'ın Amasya'da olması."

"MAĞDUR OLAN TARAF HAKLI DİĞER TARAF SUÇLU DEĞİL"

Şehzade Mustafa'nın yavaş yavaş tahta oynadığını, kendi ordusu, sarayı, şairleri, yazarları olduğu için kendisini tahta hazırladığını hatırlatan Armağan, şöyle devam etti: "Bir İtalyan casusunun yazdığı kitapta, Kanuni Cihangir'e, 'bak Cihangir, bu Mustafa tahta geçerse, hepinizi öldürecek, bundan korkuyorum' dediğini kaydediyor. Yani Mustafa, her şeyi ile masum, öbür tarafta Hürrem ekibi var, hayır bu bir taht mücadelesi. Mustafa'da belki fırsatını bulsa, kardeşlerini öldürtecekti, belki de Hürrem'i de öldürtecekti. Dolayısıyla, bu mücadeleyi, bir taraf mağdur olmuş diye onun aklanması, diğer tarafın karalanması üzerine kuramayız. Bu dünyanın en büyük imparatorluğu, çocuk oyuncağı değil, bir evin içindeki hadise değil bu."

"MİMAR SİNAN, ŞEHZADE MUSTAFA'NIN TÜRBESİNİ YAPMAYI REDDETTİ"

Şehzade Mustafa'nın darbe hazırlığı içerisinde olduğuna dikkat çeken Armağan, "Kanuni İran'a sefere çıkacak, böyle bir ortamda oğlunun kendisine karşı hazırlığını fark edince, onu bertaraf etmekten başka çıkar yol bulamıyor. Dolayısıyla öldürür, ardından da başında hüngür hüngür ağlar." diye konuştu. Armağan, İkinci Selim'in, kardeşi Mustafa'nın türbesini yapma emrini Mimar Sinan'a verdiğini ancak Mimar Sinan'ın, bunu kabul etmeyerek, o dönemdeki toplumsal ortamda böyle bir işe bulaşmak istemediği bilgisini de verdi.

"ŞEHZADE SAKALLI OLMAZ, CELLATLAR ÖYLE GİYİNMEZ, KEMENT YANLIŞ"

Dizide anlatılan boğdurma sahnesine de dikkat çeken Armağan, şu eleştirilerde bulundu: "Pek çok hata var. Mesela şehzade sakallı olmaz. Şehzade tahta çıkar, biat merasiminden sonra kılıç kuşanır ve sakal bırakır. Ama burada şehzadeyi sakallı görüyoruz. Böyle bir şey, söz konusu olamaz. Kement atma olayı yanlış, o şekilde boğulma olmaz. Cellatların Ninja kıyafetleri ile giymesi de yanlış, cellatlar dilsizdirler ve profesyonellerdir. Mustafa'nın atılan bir kementi boynundan çıkartabildiğini biliyoruz, iki, hatta üç kement atılır ve farklı yönlerden çekilir. Mustafa bunlara karşı koyuyor ama en son Zal Mahmut tarafından yatırılarak öldürülüyor. Zal Mahmut da yaşlı gösterilmiş. Zal Mahmut, 2. Selim döneminde padişahın kız kardeşi ile evlenip damat olur."

Şehzade Bayezid kimdirŞehzade Bayezid neden öldürüldü? Şehzade Bayezid nasıl öldürüldü? Muhteşem Yüzyıl'dan gündemi sarsan yürekleri burkan ve gözyaşlarına boğan bir bölüm ile ekranlara geldi! Muhteşem Yüzyıl'da bu hafta Şehzade Beyazıd'ın acı dolu sonuna tanık oluyoruz. Muhteşem Yüzyıl'da bu akşam Şehzade Bayezid'in adım adım ölüme gidiş hikayesini izledik. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden sonra şimdi de Şehzade bayezid'in nasıl acı kaderine doğru ilerlediğini, tarihi gerçeklerden esinlenmiş bir drama kurgusu içinde izledik. Peki Şehzade Bayezid kimdir, Şehzade Bayezid neden öldürüldü, Şehzade Bayezid ve oğullarını ölüme götüren olaylar nasıl gelişmişti?Şehzade Beyazıt kimdirŞehzade Beyazıt nasıl öldürüldü, Şehzade Beyazıt neden öldürüldü, Şehzade Beyazıt kişiliği, Şehzade Beyazıt şairliği, Şehzade Beyazıt Sarı Selim ile sürtüşmeleri, Şehzade Beyazıt tahta neden çıkamadı? Şehzade Beyazıt'ı kim neden öldürdü? Şehzade Beyazıt'hayatı ile ilgili tüm ayrıntılar siteniz bugun. com.tr'de...


Şehzade Bayezid Kimdir?

Şehzade Bayezid (Osmanlıca: الأمير بايزيد; d. 1525, İstanbul - 25 Eylül 1561, Kazvin), I. Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olma üçüncü şehzadesidir. Kütahya, Konya ve Karaman sancak beyliklerinde bulunmuştur.

Annesi Hürrem Sultan'ın koruması ile kendini tahtın varisi olarak görmeye başlamış ancak annesi öldükten sonra güçsüz kalmıştır. Ablası Mihrimah Sultan'ında Şehzade Selim'in tarafını tutmasıyla kendisine taraftar toplamaya başlamıştır. Babası ise henüz sağ iken kardeşi Şehzade Selim ile giriştiği taht mücadelesinde yenilmiş; sığındığı İran Şahı’nın sarayında babasının adamları tarafından oğulları ile birlikte boğularak öldürülmüştür. Oğulları ve kendisinin cenazesi Sivas'ta bulunan Melik-i Acem Türbesi'nde yer almaktadır.



Şehzade Bayezid'ın Yaşamı

1525 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman, annesi Hürrem Sultan’dır. 11 Kasım 1539’da erkek kardeşi Cihangir ile birlikte sünnet edildi. 1543’teki Macaristan seferine katıldı. 1546’da Karaman Sancak Beyliği ile görevlendirildi. 1548’de İkinci İran seferine çıkan babasını abisi Şehzade Mustafa'yla birlikte Akşehir’de karşıladı.[1]

Kanuni 1553’te Nahcıvan Seferi’ne (3. İran seferi) çıkarken Bayezid’i taht muhafazası için Edirne’ye gönderdi. Ordu sefere giderken Konya’da Şehzade Mustafa’nın boğdurulması ve ardından Şehzade Cihangir’in de hastalanarak Halep’te hayatını kaybetmesi üzerine Bayezid, tahtın iki varisinden birisi olarak kaldı. Diğer varis, ağabeyi Şehzade Selim idi.

Şehzade Bayezid'ın Düzmece Mustafa olayı

Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden sonra ortaya çıkan Düzmece Mustafa olayında Şehzade Bayezid’in, isyancı kuvvetleri durdurmada ağır davrandığı, hatta bu isyanı onun düzenlediği iddiası ortaya atıldı. Kanuni’nin ona olan güveni sarsıldı, ancak yine de kendisini affedip Kütahya’ya gönderdi. Bayezid bunun üzerine babasına yazdığı mektupta “ben kulunuzu muradına irgürdünüz” diyerek teşekkür etmiş ve kendisini tahtın varisi olarak görmeye başlamıştır.

Şehzade Bayezid'a Annesinin koruması

Hürrem Sultan, kendi oğullarından birisinin, daha çok karakter bakımından Kanuni’ye benzeyen Bayezid’in tahta geçmesini istiyordu. Yaşamı boyunca da onun koruyuculuğunu üstlenmiştir. Hatta Düzmece Mustafa olayında Bayezid’in, affedilmesini Hürrem Sultan’a borçlu olduğu söylenmektedir. Ancak Hürrem Sultan'ın 1558’de ölümünden sonra, Bayezid koruyucusuz kalmış ve kendine taraftar toplamaya girişmiştir. Bayezid’in Selim aleyhine harekete geçmesinde, Lala Mustafa Paşa’nın rolü olduğu düşünülür.

Şehzade Bayezid'ın Selim ile sürtüşmeleri

Oğullarının taraftar toplamaya başlamaları üzerine Kanuni onları birbirlerinden uzaklaştırmış, 1558’de Selim’i Konya’ya, Bayezid’i ise Amasya’ya göndermiştir. Bayezid bunu kendisine bir hakaret saydı ve Kütahya’da kalmaya çalıştı. Ancak babasının ısrarları sonucu Amasya’ya gitmek zorunda kaldı; 21 Aralık 1558’de Amasya’ya vardı[3]. Kanuni onu çeşitli vaadlerle oyalamaya çalışırken, o bir mektubunda babası için “padişah olan yalan söyler mi” dedi ve taraftar toplamaya devam etti.

Kanuni, aynı şekilde Selim’in de asker toplamasını söylemiş ve Sokollu Mehmed Paşa’yı ona yardıma göndermiştir. Bu arada Bayezid’in sancağından çıkması isyan olarak değerlendirildi ve Şeyhulislam Ebusuud ve başka din adamları tarafından öldürülmesinin vacib olduğuna dair fetvalar verildi.

Bu esnada Amasya’dan Ankara’ya gelmiş olan Beyazid, 29 Mayıs 1559’da Konya önlerinde Selim’in ordusuyla çarpıştı, ancak 2 gün süren savaşta onun düzenli ordusu karşısında üstünlük sağlayamayıp yenildi. Bunun üzerine Amasya’ya dönmüş ve müftü Muhyiddin Cürcani’yi babasına, affedilmesini dilemesi için gönderdi.

Şehzade Bayezid'ın İran'a sığınması

Kanuni, Bayezid'in af talebini reddedip yakalanmasını emredince Bayezid oğullarını alarak 7 Temmuz’da Amasya’dan çıktı[3]. Ağustos ortalarında İran’a sığınmak zorunda kaldı.

Şehzade Bayezid'ın kabrinin bulunduğu Abdülvehhâb Gâzî Camii, Yukarı Tekke, Sivas

İran’da Şah Tahmasb tarafından Kazvin'de büyük bir törenle karşılanan Bayezid, onun aracılığıyla babasından affını diledi. Tahmasb, Selim ve Kanuni arasında Bayezid’in teslimi konusunda yazışma ve pazarlıklar yapıldı. Tahmasb’ın isteklerinden bir kısmını kabul etmek zorunda kalan Kanuni, ona 1.200.000 altın ödeyeceğini ve Kars Kalesi’i bırakacağını vaad etmiştir. Ayrıca Selim de padişah olduğunda, İran’la dost kalacağına dair bir ahidname vermiştir.

Şehzade Bayezid'ın Ölümü
Anlaşma sağlanınca Kazvin’e giden Osmanlı elçileri 25 Eylül 1561 tarihinde önce Bayezid’i ardından da oğullarını boğarak öldürdüler. Bayezid ve oğullarının cenazeleri Sivas’a getirilerek surların dışında bulunan "Melik-i Acem türbesi"'ne defnedilmiştir. Bu türbe Abdülvehhâb Gâzî Camii içerisinde bulunur.

Şehzade Bayezid'in ölümünden sonra Bursa'ya nakledilen karısı bir kale içinde bekletilmiş ve yanında bulunan üç yaşındaki oğlu da öldürülmüştür.


İŞTE ŞEHZADE BAYEZİD'İN ACIKLI HİKAYESİ

Gözde Şehzade Mustafa'nın infaz edilmesinden sonra ortalık savaş alanına döndü.Haseki Hürrem Sultan'ın 3.oğlu olan Beyazıt Mustafa'nın yaveriydi Selim'le hep kavga içinde yaşadı.Şehzade Mustafa ölünce Şehzade Beyazıt için zor günler başaladı.Şehzade Beyazıta Abisinin ölümünden sonra Osmanlı dar geldi. Şehzade Beyazıt Kanunı Sultan Süleyman'ın Haseki Hürrem Sultan'dan olma 3. şehzadesidir.Kütahya, Konya ve Karaman sancak beyliklerinde görev yapmıştır.Babası Kanunı Sultan Süleyman'ın Emriyle çeocukları ve Beyazıtta boğularak öldürülmüş ve tahtın tek varisi Selim kalmıştır.

Şehzade Bayezid Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olma üçüncü şehzadesidir. Kütahya, Konya ve Karaman sancak beyliklerinde bulunmuştur. Annesi Hürrem Sultan'ın koruması ile kendini tahtın varisi olarak görmeye başlamış ancak annesi öldükten sonra güçsüz kalmıştır. Ablası Mihrimah Sultan'ında Şehzade Selim'in tarafını tutmasıyla kendisine taraftar toplamaya başlamıştır. Babası ise henüz sağ iken kardeşi Şehzade Selim ile giriştiği taht mücadelesinde yenilmiş; sığındığı İran Şahı’nın sarayında babasının adamları tarafından oğulları ile birlikte boğularak öldürülmüştür. Oğulları ve kendisinin cenazesi Sivas'ta bulunan Melik-i Acem Türbesi'nde yer almaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın oğullarından Bayezid ile 3 torununun acı sonu, mezarlarının bulunduğu Sivas'ta ziyarete gelenlerin yüreğini burkuyor.

Edinilen bilgiye göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun en uzun süre tahtta kalan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın oğullarından Şehzade Bayezid'in mezarı, Sivas Yukarı Tekke Mezarlığındaki Abdulvahabi Gazi Camisi'nde yer alıyor. Tartışmalara yol açan “Muhteşem Yüzyıl” adlı dizide aşkları konu edilen Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın oğlu olan Bayezid'in kabri, oğulları Orhan, Osman ve Abdullah ile birlikte camideki Abdulvahabi Gazi Türbesinin yer aldığı alanda bulunuyor. Cam ile çevrili bir alan içindeki sandukaların yan kısmında bulunan levhada, “Şehzadeler Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Bayezid ve oğulları Osman, Orhan, Abdullah burada metfundur. Şehit masumlara El Fatiha” yazıyor.

Abdulvahabi Gazi Hazretleri'nin türbesini ziyarete gelen vatandaşlar, caminin içinde türbeye giden yolda sağ tarafta “şehzadeler” diye anılan Bayezid ve oğullarının mezarında da dua okuyor.

Bayezid ve oğullarının Sivas'ta gömülü olmalarının hikayesi Abdulvahabi Gazi Camisi Yaptırma ve Yaşatma Derneğince bastırılan broşürde de anlatılıyor.

ŞEHZADE BAYEZİD'İN ACIKLI HİKAYESİ

Tarihi kaynaklarda, annesinin Hürrem Sultan olduğu belirtilen Bayezid'in kardeşlerinden Mahmud ve Abdullah'ın çok küçük yaşlarda öldüğü, diğer kardeşleri Mehmed ve Cihangir'in genç yaşta hastalanarak, Mustafa'nın ise askerler tarafından tahtın varisi olarak desteklendiği için Hürrem Sultan'ın entrikalarının da etkisiyle Kanuni tarafından boğdurularak öldüğü bilgisi yer alıyor.

Erkek kardeşlerinden sadece Selim'in sağ kaldığı ifade edilen Bayezid'in taht kavgası yaptığı ağabeyi Selim ve onun tarafını tutan babasıyla mücadele ettiği, daha sonra yaşanan çeşitli gelişmelerin ardından oğullarını alarak İran şahına sığındığı kaydediliyor. İran'da Şah Tahmasb tarafından büyük bir törenle karşılandığı ifade edilen Bayezid'in, onun aracılığıyla babasından affını dilediği, Kanuni'nin de bir ara onu affetmeyi düşünse de Selim'in ve Tahmasb'ın tutumları karşısında bundan vazgeçtiği, bu çekişmeden yararlanmak isteyen Tahmasb'ın bir bahaneyle Bayezid'i ve oğullarını hapse attırdığı belirtiliyor.

Bundan sonra Kanuni, Selim ve Tahmasb arasında Bayezid'in teslimi konusunda yazışma ve pazarlıklar başladığı, anlaşma sağlanınca Kazvin'e giden Osmanlı elçilerinin 25 Eylül 1561 tarihinde önce Bayezid'i, ardından da oğullarını boğarak öldürdükleri kaydediliyor. Bayezid ve oğullarının cenazelerinin Sivas'a getirilerek defnedildiği, Bayezid öldüğü zaman 36, en büyük oğlu Orhan'ın ise 16 yaşlarında olduğu bilgisi yer alıyor.

Bayezid'in ölümünden sonra İstanbul'a getirilen eşinin de bir kale içinde tutulduğu ve yanında bulunan 3 yaşındaki oğlunun da öldürüldüğü tarihi kaynaklarda aktarılıyor.

Şehzade Bayezid (Osmanlıca: الأمير بايزيد; d. 1525, İstanbul - 25 Eylül 1561, Kazvin),

I. Süleyman'ın Hürrem Sultan'dan olma üçüncü şehzadesidir. Kütahya, Konya ve Karaman sancak beyliklerinde bulunmuştur. Annesi Hürrem Sultan'ın koruması ile kendini tahtın varisi olarak görmeye başlamış ancak annesi öldükten sonra güçsüz kalmıştır. Ablası Mihrimah Sultan'ında Şehzade Selim'in tarafını tutmasıyla kendisine taraftar toplamaya başlamıştır. Babası ise henüz sağ iken kardeşi Şehzade Selim ile giriştiği taht mücadelesinde yenilmiş; sığındığı İran Şahı’nın sarayında babasının adamları tarafından oğulları ile birlikte boğularak öldürülmüştür. Oğulları ve kendisinin cenazesi Sivas'ta bulunan Melik-i Acem Türbesi'nde yer almaktadır.


Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın oğullarından Bayezid ile 3 torununun acı sonu, mezarlarının bulunduğu Sivas'ta ziyarete gelenlerin yüreğini burkuyor.

Edinilen bilgiye göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun en uzun süre tahtta kalan padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın oğullarından Şehzade Bayezid'in mezarı, Sivas Yukarı Tekke Mezarlığındaki Abdulvahabi Gazi Camisi'nde yer alıyor.

Tartışmalara yol açan “Muhteşem Yüzyıl” adlı dizide aşkları konu edilen Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın oğlu olan Bayezid'in kabri, oğulları Orhan, Osman ve Abdullah ile birlikte camideki Abdulvahabi Gazi Türbesinin yer aldığı alanda bulunuyor. Cam ile çevrili bir alan içindeki sandukaların yan kısmında bulunan levhada, “Şehzadeler Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Bayezid ve oğulları Osman, Orhan, Abdullah burada metfundur. Şehit masumlara El Fatiha” yazıyor.

Abdulvahabi Gazi Hazretleri'nin türbesini ziyarete gelen vatandaşlar, caminin içinde türbeye giden yolda sağ tarafta “şehzadeler” diye anılan Bayezid ve oğullarının mezarında da dua okuyor.

Bayezid ve oğullarının Sivas'ta gömülü olmalarının hikayesi Abdulvahabi Gazi Camisi Yaptırma ve Yaşatma Derneğince bastırılan broşürde de anlatılıyor.

ŞEHZADE BAYEZİD'İN YÜREK BURKAN HİKAYESİ

Tarihi kaynaklarda, annesinin Hürrem Sultan olduğu belirtilen Bayezid'in kardeşlerinden Mahmud ve Abdullah'ın çok küçük yaşlarda öldüğü, diğer kardeşleri Mehmed ve Cihangir'in genç yaşta hastalanarak, Mustafa'nın ise askerler tarafından tahtın varisi olarak desteklendiği için Hürrem Sultan'ın entrikalarının da etkisiyle Kanuni tarafından boğdurularak öldüğü bilgisi yer alıyor.
Erkek kardeşlerinden sadece Selim'in sağ kaldığı ifade edilen Bayezid'in taht kavgası yaptığı ağabeyi Selim ve onun tarafını tutan babasıyla mücadele ettiği, daha sonra yaşanan çeşitli gelişmelerin ardından oğullarını alarak İran şahına sığındığı kaydediliyor. İran'da Şah Tahmasb tarafından büyük bir törenle karşılandığı ifade edilen Bayezid'in, onun aracılığıyla babasından affını dilediği, Kanuni'nin de bir ara onu affetmeyi düşünse de Selim'in ve Tahmasb'ın tutumları karşısında bundan vazgeçtiği, bu çekişmeden yararlanmak isteyen Tahmasb'ın bir bahaneyle Bayezid'i ve oğullarını hapse attırdığı belirtiliyor.
Bundan sonra Kanuni, Selim ve Tahmasb arasında Bayezid'in teslimi konusunda yazışma ve pazarlıklar başladığı, anlaşma sağlanınca Kazvin'e giden Osmanlı elçilerinin 25 Eylül 1561 tarihinde önce Bayezid'i, ardından da oğullarını boğarak öldürdükleri kaydediliyor. Bayezid ve oğullarının cenazelerinin Sivas'a getirilerek defnedildiği, Bayezid öldüğü zaman 36, en büyük oğlu Orhan'ın ise 16 yaşlarında olduğu bilgisi yer alıyor.
Bayezid'in ölümünden sonra İstanbul'a getirilen eşinin de bir kale içinde tutulduğu ve yanında bulunan 3 yaşındaki oğlunun da öldürüldüğü tarihi kaynaklarda aktarılıyor.

Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını anlatan Muhteşem Yüzyıl dizisinin son yayınlanan yeni bölümüne Şehzade Mustafa'nın idam sahnesi damga vurdu.Şehzade Mustafa babası Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle öldürüldü.Peki Şehzade Mustafa kimdir? Şehzade Mustafa neden öldürüldü?Şehzade Mustafa nereye gömüldü.Kanuni Sultan Süleyman Şehzade Mustafa'nın ölüm emrini neden verdi.İşte Tüm soruların cevapları:

ŞEHZADE MUSTAFA İDAM SAHNESİ FOTO GALERİSİ İÇİN TIKLAYINIZ

ŞEHZADE MUSTAFA KİMDİR? NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?



Şehzade Mustafa (1515, Manisa - 6 Ekim 1553, Konya), (Osmanlıca adı: شهزاده مصطفى) Kanuni Sultan Süleyman'ın Mahidevran Sultan'dan olma oğlu.

Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliklerinde bulunmuştur. Babasının tahtına göz dikmekle suçlanmış; Nahcıvan seferi'ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır; ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır. Hürrem Sultan'ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa'ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığı iddia edilmektedir.

1553 yılında Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi 1.561 sayfasında Fransız trajedisi La Soltane ya Gabriel Bounin tarafından konu edinilmiştir.
1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında İstanbul’a gitti.

Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1533 -1541 arasında Saruhan Sancakbeyi (Aydın sancağı ilavesiyle) olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi. 16 Mayıs 1541’de Amasya Sancakbeyliğine atandı; Saruhan Sancakbeyliğine ise kardeşi Şehzade Mehmed getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I.Süleyman doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya'ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı[2]. Ardından, Mehmet’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliğine Şehzade Selim getirilirken; Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliğine atandı.

Şehzade Mustafa'nın şahsına dair önemli verilerden biri de Bernardo Navagero adlı İtalyan elçinin hakkında verdiği bilgilerdir. Yazdığı bir mektup aynen şu şekildedir:

“ "Şehzâde Mustafa, sultanın ilk oğlu. Annesi de Çerkes olan kadın. Şu anda Amasya'da ikamet ediyor. İranlılar'ın sınırında, İstanbul'dan 26 gün uzaklıktaki bir mesafede. Yıllık geliri 80 bin dükaya tekabül ediyor. Annesi de onunla birlikte yaşıyor ve oğlunun zehirlenmesini engellemek için her türlü önlemi alıyor. Onun için en tehlikeli şeyin zehir olduğunu, başka hiçbir şeyden korkmaması gerektiğini söylüyor. Mustafa'nın annesini büyük ölçüde sevip saydığı söyleniyor.

Herkes onu çok seviyor ve herkes babasının yerine tahta çıkmasını istiyor. Yeniçerilerin de onun hükümdar olmasını istedikleri çok açık. Sultanın bütün kullarının arzusu da bu, çünkü ilk oğlu olmasından yanısıra çok dürüst, cömert ve cesur olması da herkesin onu istemesi için yeterli sebepler. Topraklarına gelen her yeniçeriye, sultanın kullarına, sadece çok iyi davranmakla, onları misafir etmekle kalmıyor, aynı zamanda çok güzel hediyeler de sunuyor. İşte sahip olduğu nâmı da böyle kazanmış. Her ihtiyaçları için yeniçeriler kendisine rahatça başvurabiliyorlar ve onun idaresinden bugüne kadar kimse sultana şikâyetçi olmamış.

Babasına sık sık armağan olarak güzel atlar, ayrıca birkaç bin düka da gönderiyor ve bunu seve seve yaptığı çok belli.
Şimdiye kadar babasına karşı hiçbir ters harekette bulunmamış. Hem de başka bir kadından olan diğer kardeşlerinin babasına yakın olduklarını bildiği, hatta biri sarayda yaşadığı halde. Bu konuda çok ılımlı.

Söylediğim gibi herkes babasının ardından Şehzâde Mustafa'nın hükümdar olmasını bekliyor ve istiyor. Ancak değişik olaylardan dolayı şans Şehzâde Selim tarafına da düşebilir (Diğer ikisine çok fazla önem verilmemiş). Sultanın çok sevdiği annesinin planları ve çok yetkili olan Rüstem'in planları da bu doğrultuda. Yani sultanın ölümünden sonra Selim'in padişah olmasını desteklemek için şimdi planlar yapıyorlar. Bu yüzden paşa en önemli mevkilere kendine yakın, onun emrinde olan kişileri yerleştiriyor. Sancakların yanısıra, hem yeniçeri ağasını yerleştirdiği, hem de kardeşini kaptanıderya mevkilerine çıkardığı gibi. Paşa kaptanıderya olan kardeşinin görevden alınmaması için büyük çaba gösteriyor. Bu mevkiden kardeşini alsa bile yerine çok güvendiği başka birini koyacak. Zira Mustafa'nın tahta çıkmasını engellemek için bir donanma ile onun yolunu kesmekten daha iyi bir şey yok.

Sultan Selim, İstanbul'a çok yakın. Hayatta kalmayı başarırsa, annesi de ölmezse, paşa da hazinenin ve sultanın paralarının sahibi olarak, kaza eseri bir ölüm ile Sultan Selim'i tahta oturtmak onlar için pek de zor olmaz. Herşeyi elde eden para aracılığı ile insanların kalbindeki Sultan Mustafa sevgisini kısa sürede silip atabilir. Bu şekilde kendisi de tahtı elinde tutmaya devam etmiş olacaktır. Ancak Mustafa'nın öldürülememesi durumunda ise Mustafa, hakettiği tahta çıkmak ve çıktıktan sonra da kaybetmemek için elinden geleni yapacaktır. Sultandan sonra tahta çıkan kim olursa olsun, herkesin bir korkusu var. Bunu Türkler de söylüyor: Bu taht meselesi oldukça kanlı olacağa benziyor ve bunun felaketlerin başı olduğunu düşünüyorlar. Bu konu ile ilgili olarak sultanın taht için kimi tercih ettiğini anlamak kolay değil çünkü hepsi onun oğlu ama yanında her zaman Rus karısı var ve bu kadın kendi oğullarını hep ön plana çıkarıp, sürekli Mustafa'yı kötülüyor. Ama Mustafa'nın tahta çıkması konusunda pek bir şey değiştiremeyeceğini de biliyor. Sultan da bu konuda bir şey yapamaz zira kendi ağzıyla Mustafa'nın tahta çıkacağını söyledi."

—Bernardo Navagero

Diğer bir veri ise Guillaume Postel'in Osmanlı gelenek-göreneklerini ve Osmanlı'nın siyasi durumunu anlattığı kitapta bulunmaktadır. 1536'da, Fransız kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman'la bir sözleşme imzaladı ve ardından resmi tercümanı ve tarihçisi Guillaume Postel'i yardımcı olarak Fransız elçisi olan Jean de La Forêt'in yanına, İstanbul'a gönderdi. Fransız tarihçi Guillaume Postel,"De la République des Turcs"(Türklerin Cumhuriyeti) adlı kitabında Şehzade Mustafa’nın iktidarı devralabilecek yaşa ve olgunluğa ulaştığını, tedbirli, ve son derece iyi eğitimli bir şehzade olduğunu yazmaktadır.

Kişiliği

Mustafa, şairdir (Mahlası Muhlisî[5]), hattattır (Elyazısı: Viyana, Şark yazmaları, No:998 de nesh ile yazılmış Süleyman-name). Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Irakeyn ve Korfu seferinde (1534, 1536, 1537) ve Boğdan seferinde Anadolu muhafızı, 9. seferde (1541) İstanbul muhafızı oldu. Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim'e çok benziyordu.[6]
Şehzade Mustafa'nın bilhassa Amasya'dayken ilim meclislerinde bolca bulunduğu, devrin önemli müderrislerinden dersler aldığı ifade edilir. Celalzade Salih çelebi, Manisalı Senai Mehmed çelebi, Hayreddin Hızır efendi, Şems efendi, şair Lali çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmed Muhyiddin efendi, İstanbul kadısı, şair Muhyiddin Mehmed Hüseyni efendi gibi alimlerden dersler aldı. Şehzadenin hocalarından olan Mustafa Sürûrî Efendi, Bahrü'l- Maarif ve Zahiretü'l Müluk yazıp şehzadeye sunmuştur. Şehzadenin katli üzerine de Kanuni ile alakasını kesip bir daha görüşmemiş ve kendisine verilmek istenen bütün resmi vazifeleri de reddetmiştir.[7] Kanuni Sultan Süleyman'a yazdığı bir mektupta şu ifadeler geçmektedir.

“ Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki.
Devlet-i Aliye'nin gördüğü en parlak şehzade.

AilesiZevcesinin adı bilinmemektedir. 1525, Kırım doğumludur. Şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra 1555 de, Pertev Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir.

Çocukları:

Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa'da doğdu. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, Enderuni ve çeşnigirbaşı, 20 yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir.
Şehzade Mehmed: 1546'da Amasya'da doğdu. Ölümü; 1553, Bursa.
Şehzade Orhan: Ölümü; 1552, Konya.
Şah Sultan: 1547 yılında Konya'da doğdu. 2 Ekim 1577'de öldü. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.

Ölümü ve Sonrası

Taht yarışında Şehzade Mustafa’yı bertaraf edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından sahte mektuplar ürettiği düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan hareketlerine destekte bulunduğunu gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni, güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikayeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu.[10] Aslında bu, Mustafa’nın isyan hareketlerine başvurduğuna ve babasının tahtına göz diktiğine dair endişelerinin çok uzağındadır. O dönemin alimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi Süleyman’a şu cevabı vermiştir; “bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur.” Bu ifade, şeraite göre kendisine bir cinayet izninin verilmesi demektir, ancak bir fetva niteliği taşımamaktadır. Çünkü Şehzade Mustafa'nın yaşadıkları Süleyman'ın danıştığı hikayeden çok farklıdır.

1553 yılında Veziriazam Damat Rüstem Paşa İran seferi için hareketinden sonra Aksaray taraflarına gelince, orduyu durdurdu ve yeniçerilerin Şehzade Mustafa'ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka da oturmasını, Mustafa'yı hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası olan, Kızıl Ahmedliler den Şemsi Ağa'yı (Şemsi Paşa) İstanbul'a yolladı ve padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray'dan ileri gitmeyip bekledi.

Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa'yı geri çağırdı ve 1553 ağustos sonlarında kendisi İran seferine çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezid'i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne'ye gönderdi. Bolvadin'e gelince Saruhan sancakbeyi Şehzade Selim orduya gelerek el öptü. Bundan sonra padişah Aktepe konağına geldiği vakit, sefere çağrılan Şehzade Mustafa orduya iltihak ederek çadırı kuruldu. Ertesi gün şehzade babasının elini öpmek için otağ-ı hümayuna yürüdü. Çadıra girdiği zaman babasını göremedi, yedi dilsiz onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istedilerse de Mustafa bunların elinden kurtulup kaçarken, saray hademelerinden Zal Mahmud ağa arkadan yetişip şehzadeyi boğdu.Cesedi çadırın önüne bir İran halısı üzerinde bırakılmak suretiyle ölümü ilan edildi. Bu, aynı zamanda İran ile iş birliği yaptığı iddia edilen Şehzade Mustafa'nın durumunda bir mesaj niteliği taşıyordu. Cenazesi daha sonra Bursa’ya gönderilerek II. Murat türbesi yakınına defnedilmiştir.

OSMANLI TARİHİNİN EN ACI OLAYI

Kanunî’nin oğlu Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi Osmanlı tarihinin bugüne kadar unutulmayan en acı hadiselerinden biridir

Şehzâde Mustafa, 1515’te babasının Manisa Sancakbeyliği sırasında doğdu. Annesi Mahidevran Hatun’du. 1520’de babasının tahta çıkması üzerine İstanbul’a geldi. 1533’te Manisa Sancakbeyliği’ne tayin edildi.

Yeniçerilerin sevgisi

Şehzâde Mustafa, Manisa Sancakbeyliği sırasında şairleri ve âlimleri himayesi altına aldı. Halka, ulemaya ve askerlere karşı cömert oldu. Şehzâde hemen herkes tarafından sevilerek saltanatın varisi olarak görüldü.

Şehzâdenin bu şekilde geniş bir nüfuza sahip olması ve değişik halk kesimlerinden destek görmesi, Hürrem Sultan’ı huzursuz ediyordu. Hürrem Sultan’ın da etkisiyle Veziriazam Makbul İbrahim Paşa öldürüldü. Böylece Şehzâde Mustafa İstanbul’daki en büyük destekçisini kaybetti. Hürrem Sultan ise kızı Mihrimah Sultan’ı evlendirdiği Rüstem Paşa’yı ikbal merdivenlerinden çıkararak, Şehzâde Mustafa’ya karşı önemli bir müttefik buldu.

Valilere mektup yazdı

Kanunî, Hürrem Sultan’ın da tesiriyle Şehzâde Mustafa’yı saltanat merkezine daha yakın olan Manisa Sancakbeyliği’nden alarak yerine Şehzâde Mehmed’i tayin etti. Şehzâde Mustafa’yı da Amasya’ya gönderdi. Ancak Şehzâde Mehmed’in 1 yıl sonra 1543’teki beklenmedik ölümü Şehzâde Mustafa’yı tekrar şanslı duruma getirdi.

Şehzâde Mustafa da bu arada valilere mektuplar yazarak çevresini genişletmeye çalışıyordu. Mahidevran Sultan, Amasya’da Şehzâde Mustafa’ya yol gösteriyor, oğlunu korumak için çabalıyordu.

Venedik Elçisi Navagero, Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa’nın Şehzâde Mustafa’yı engellemek için neler yaptıklarını da şöyle anlatır:

Sahte mektuplar

Gelişmelerin günden güne kendi aleyhlerine gittiğini gören Rüstem Paşa, gizlice şehzâdenin mührünü kazıttı. Şehzâde Mustafa’nın ağzıyla İran Şahı Tahmasb’a bir mektup yazdı. Sahte mektupta, şehzâde “padişah olması halinde Şah Tahmasb ile yakın bir dostluk kuracağını bildiriyor ve Şah’ın güzel kızı Feride ile evlenmek istediğini” söylüyordu. Rüstem Paşa, şehzâde adına yazdığı sahte mektubu Zeynel Bey vasıtasıyla İran şahına gönderdi. Şahın cevaben şehzâdeye yazmış olduğu mektubu da aynı yolla ele geçirdi. Rüstem Paşa çok büyük bir koz yakalamıştı. Gerektiğinde bu sahte mektupları padişaha gösterecek ve şehzâdenin sonunu hazırlayacaktı.

Kanunî’ye iletti

1552’de Veziriazam Rüstem Paşa, İran seferine çıktı. Ancak Anadolu’daki asker ve halkın Şehzâde Mustafa’ya büyük muhabbet beslediklerine şahit oldu. Padişahın yaşlandığı ve Rüstem Paşa’nın da ortadan kaldırılması gerektiği yönünde dedikodular üzerine veziriazam, hemen bir adamını İstanbul’a göndererek meydana gelen olayları Kanunî’ye iletti. Bu arada daha önce Şah Tahmasb’a yazdığı sahte mektupları da Şehzâde Mustafa’nın aleyhine delil olarak gönderdi. Artık, Kanunî Sultan Süleyman tamamen oğlunun aleyhine dönmüştü. Özellikle, “Padişahın kalan ömrünü Dimetoka saraylarında ibadetle geçirmesi gerektiği” şayiası kendisini çok üzmüştü. Dedesi İkinci Bâyezid tahttan indirilerek Dimetoka Sarayı’na gönderilmiş ancak yolda aniden ölmüştü.

Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi

Sultan Süleyman, Rüstem Paşa’yı geri çağırarak seferin ertesi yıl bizzat kendi komutasında yapılacağını bildirdi. Kanunî, 28 Ağustos 1553’te ordusuyla Üsküdar’dan hareket etti. Ordu 5 Ekim’de Konya Ereğlisi yakınındaki Aktepe denilen mevkide konakladı. Orduya katılması talimatı verilen Şehzâde Mustafa, babasının kendisiyle ilgili düşüncelerinden habersiz, birlikleriyle babasının otağının 2 mil uzağına otağını kurdu.

Uyarıları dinlemedi

Şehzâde Mustafa, akşama doğru babasının otağından kendisine doğru üzerinde kâğıt bulunan bir ok atıldı. Kâğıtta babasının otağına kesinlikle gitmemesi, babasının onu öldüreceği yazılıydı. Şehzâde Mustafa bunu Rüstem Paşa’nın kendisine karşı bir hilesi olarak düşündü. Şehzâde Mustafa, çevresinin bütün uyarılarına rağmen babasının kendisini öldürteceğine inanmıyordu.

Şehzâde Mustafa, padişahın çadırına girdiğinde elinde bir yayla tahtta oturan babasını hürmetle selamladı. Kanunî bu selama, “Ah köpek! Sende hâlâ beni selamlayacak cesaret var mı” diyerek arkasını döndü. Bu işaret üzerine iri cüsseli dilsiz yedi cellat şehzâdenin üzerine atıldılar.
Şehzâde Mustafa böyle ani bir saldırı karşısında bile cellatlardan kurtulup, onları yere sermeyi başardı. Bu sırada karşısına çıkan Zal Mahmud Ağa, şehzâdeye çelme takarak onu yere düşürdü ve hemen kemendi boynuna geçirdi. Birkaç dakika sonra şehzâdenin cesedi çadırın dışına çıkarılarak bir İran halısının üzerinde teşhir edildi.

Rüstem Paşa azledildi

Olup bitenler Şehzâde Cihangir’i derinden yaraladı. Şehzâde Cihangir, kısa bir süre sonra vefat etti. Şehzâde Mustafa’nın ölümü ordu arasında derin bir üzüntü ve hoşnutsuzluk meydana getirdi. Rüstem Paşa azledilip, Şehzâde Mustafa’ya yakınlığı ile bilinen Kara Ahmed Paşa veziriazamlığa getirildi. Şehzâdenin cenazesi Bursa’ya gönderilerek defnedildi. Hürrem Sultan’ın kışkırtmasıyla, babasının intikamını alır gerekçesiyle Şehzâde Mustafa’nın 7-8 yaşlarındaki oğlu Şehzâde Mehmed de öldürüldü.

Düzmece Mustafa

Şehzâde Mustafa öldü ama arkasından en az 5 kişi ben Şehzâde Mustafa’yım diye isyan çıkardı. Şehzâdenin katlinden kısa bir süre sonra Dobruca’da ortaya çıkan bir kişi Şehzâde Mustafa olduğunu iddia etti. Şehzâdeye benzerliği ve cesareti ile etrafına Rumeli eyaletlerinden binlerce sipahiyi topladı. Düzme Mustafa bir müddet devlet güçlerini uğraştırdıktan sonra yakalanıp, İstanbul’da çengele geçirilerek öldürüldü.

Arka arkaya isyanlar

Düz­me­ce Mus­ta­fa is­yan­la­rı dur­ma­dı. 1557’de Ana­do­lu­’da Sa­fe­vi­le­r’­in de des­tek­le­di­ği bir is­yan çık­tı. Sul­tan Sü­ley­ma­n’­ın taht ko­nu­sun­da­ki en­di­şe­le­ri­ni sa­de­ce 1566 yı­lı­na ka­dar ye­ni­den or­ta­ya çı­kan Düz­me­ce Mus­ta­fa­lar can­lı tut­tu. 1564’te fark­lı böl­ge­ler­de iki Düz­me­ce Mus­ta­fa
or­ta­ya çık­tı. Bir Düz­me­ce Mus­ta­fa ise 1565 Ha­zi­ra­nı­’n­da idam edil­di.

Hürrem Sultan’a suçlama

Şehzâde Mustafa ile ilgili birçok mersiye yazıldı. Kadın şair Nisâyî yazdığı mersiyede Hürrem Sultan’ı açıkça suçlamıştır:

Bir Urus câdısınun sözin kulağuna koyup
Mekr ü âle aldanuban ol acûzeye uyub
Bâğ-ı ömrün hâsılı ol serv-i âzâda kıyup
Bi-terahhum şâh-ı alem n’itdi Sultan Mustafâ
Şâh-ı âlemsin veli halk tutdı senden nefreti
Kimsenün kalmadı hergiz sana meyl-i şefkati
Bâis olan müftiye irmesün Hak rahmeti
Merhametsüz şâh-ı âlem n’itdi Sultan Mustafâ
    Nisâyi

Unutulmayan MERSiYE


Şehzâde Mustafa adına birçok mersiye yazıldı. Bunların en meşhuru Taşlıcalı Yahya’nınkidir:

Meded, meded bu cihânın yıkıldı bir yanı
Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hân’ı.
Dolundu mihr-i cemâli, bozuldu erkânı,
Vebâle koydular âl ile Âl-i Osmân’ı.
.............
Enîsi gâib erenler, celîsi ehl-i sefâ,
Ziyâde ide yaşım gibi rahmetin mevlâ.
İlâhi! Cennet-i firdevs ana durağ olsun,
Nizâm-ı âlem olan Pâdişah sağ olsun!

0 yorum:

Altın Piyasası

Canlı Maç Sonuçları