Hosgeldiniz

Recep Tayyip Erdoğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DÜNYA ERDOĞAN'IN HOLOGRAMLI BU KONUŞMASINI KONUŞUYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde İzmir’de yaptığı hologramlı konuşma dış basında büyük ilgi gördü.



Başta Guardian, Bussiness Insider, Daily Mail ve Huffington Post olmak üzere birçok yayın organında yer bulan haber, The Atlantic dergisinin sitesinde en popüler ilk 10 haber arasında üçüncü oldu.


The Verge, The Atlantic, Huffington Post ve MSN‘in haber siteleri ise haberi, “Recep Tayyip Erdoğan: Orada olmayan başbakan”, “21’inci yüzyıl siyasetine hoş geldiniz”, “Türkiye başbakanı 3 metrelik hologram ile konuşma yaptı” ve “Türk başbakanı büyük etki yaratmayı biliyor” manşetleri ile verdi. 



Daha fazlası »

Ya Kanal Ya İstanbul

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘çılgın proje’ olarak lanse ettiği Kanal İstanbul Projesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampüsünde konunun uzmanlarınca masaya yatırıldı. Uzmanlar ekolojik dengenin bozulacağını belirterek, ''Ya kanaldan ya İstanbul'dan vazgeçeceğiz'' dedi.Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul depreminde Kanal İstanbul’da yaşanacak yıkıma karşı uyardı: "Kanal nerede yapılırsa yapılsın Marmara’ya girdiği yerde en az 10 şiddetinde etkilenecek. Daha fazla olabilir."


'Kanal 10 şiddetinde etkilenecek'

EKOLOJİK DENGE BOZULACAK, DEPREMİN RİSKİ ARTACAK 
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın moderatörlüğünü yaptığı ‘Hukuki, Kentsel ve Ekolojik yönleriyle Kanal İstanbul’ isimli panele Prof. Dr. Emin Özsoy, Prof. Dr. Fikret Adaman, Prof.Dr. Naci Görür, Doç. Dr. Hürriyet Öğül, Yrd. Doç. Dr. Dolunay Özbek, Dr. Nilüfer Oral, Dr. Sedat Kalem katıldı.
Bilim insanları, Erdoğan’ın 2011 yılında genel seçimleri öncesinde kamuoyuna duyurduğu Kanal İstanbul projesinin ekolojik dengeleri bozacağı, İstanbul’da deprem riskini arttıracağı, maliyeti dahi hesaplanamayacak bir risk oluşturacağının altını çizdi.
''ÇATLAK PROJE DİYORUM''
Panelde konuşan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Emin Özsoy projenin olmayacağını varsaydığını söyleyerek "İstanbul mega kent ama aynı zamanda haritadan baktığınızda kanserli bir akciğere benziyor. Yeşil alanlar çok az. Yeşil alanlar kuzey ormanları ve biz şu an onları tehdit ediyoruz. İnsanın etkisiyle oluşan bir diğer afet Kanal İstanbul’dur, eğer olursa. Ben olamayacağını varsayıyorum. Benim kanımca olamaz" dedi.
Çanakkale ve İstanbul boğazlarını uydudan görünümünü iki çatlağa benzeten Özsoy, "İstanbul ve Çanakkale Boğazı haritada çok ince iki tane kılcal çatlak şeklinde. Onun için Kanal İstanbul için uzaydan görünen yeni bir çatlak açıyoruz. Onun için ben çatlak proje diyorum" diye konuştu. 
Özsoy, kanal hakkında değerlendirme yapabilmek için yeterli bilgiye sahibi olmadıklarının altının çizdi ve "Şu anda kanalın ne yeri, ne ölçüsü, ne altyapısı belli" diye konuştu.

''YA KANAL’DAN VAZGEÇECEĞİZ YA İSTANBUL’DAN''
Doğa Koruma Direktörü (WWF) Dr. Sedat Kalem ise Kanal İstabul’la kaybedilecek içme suyu havzalarına dikkat çekti:
"İstanbul’un iklimini, suyunu biz bu ormanlara, bu doğal alanlara borçluyuz. Bunların başında içme suyu geliyor. Böyle bir proje, içme suyu rezervlerinden vazgeçmek anlamına gelir. Bugünkü nüfus 13 milyon. 25 milyona ulaştığında azalacak su kaynakları nereden telafi edilecek. Bugün Melen’den Istranca’lardan telafi ediyoruz, yarın Tuna’dan Fırat’tan mı getireceğiz suları?"

Kanal İstanbul’un İstanbul doğasının bugüne kadar karşılaşmış olduğu en büyük mühendislik operasyonu olduğunu iddia eden Kalem, "Sadece Kanal İstanbul değil, 3. Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu, havalimanı, limanlar, Yenişehir… Bütün bunları yan yana koyduğumuzda İstanbul’un yarısının bir şantiye alanına dönüşeceğini öngörmek yanlış olmaz" ifadelerini kullandı.
Gelecek kuşaklara karşı sorumluluklarımızın olduğunu belirten Kalem, "Kazanacağımızı umduğumuz şeyler karşısında kaybedeceğimiz değerler bedava değil. Bunları sadece ulusal ihtiyaçlarımız için değil, aynı zamanda uluslararası sorumluluklarımız ve gelecek kuşaklara karşıda bunları korumaktan sorumluyuz" dedi.
Kalem sözlerine şöyle devam etti:
"Bu konuda bilime kulak verilmesi, sürecin mümkün olduğunca kamuoyuna açık olması. Çünkü bu konu sadece inşaat projesi bağlamında, ekonomik ölçülerde tartışılıyor. Dolayısıyla hem Kanal hem İstanbul bir arada mümkün değil, ya kanaldan vazgeçeğiz, ya İstanbul’dan."

''KANAL NEREDE YAPILIRSA YAPILSIN DEPREMDE EN AZ 10 ŞİDDETİNDE ETKİLENECEK''


İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür de İstanbul’da yaşanacak deprem riskine değindi. Böyle bir projenin İstanbul’u yaşanmaz hale getireceğini savunan Prof. Dr. Naci Görür, "İnanılmayacak boyutta kazı, dolgu, dinamit ve iş makinesi kullanımı, gürültü, egzoz, yapacağınız güzergah boyunca oluşabilecek kayma, göçük oluşacak. Doğu Trakya’nın drenaj sistemini tümüyle etkileyecek, sadece yer altı suyu kaybı bile İstanbul’u yaşanmaz hale getirebilir" dedi.
Görür olası İstanbul depreminde Kanal İstanbul’da yaşanacak yıkıma karşı uyardı:
"Kanal nerede yapılırsa yapılsın Marmara’ya girdiği yerde en az 10 şiddetinde etkilenecek. Daha fazla olabilir."

''KANAL İSTANBUL 3.HAVALİMANI KARDEŞ PROJELER''
Mimar Sinan Üniversitesi Şehir Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hürriyet Öğdül, Kanal İstanbul’un kardeş projesinin 3’üncü havalimanı olduğunu belirterek aradaki bağıntıyı hafriyat aktarımı ile açıkladı. Öğdül, havaalanını yapmak için doldurulacak sulak alanların, Kanal İstanbul projesi nedeniyle çıkacak tarım toprağı ile doldurulacağını savundu.

''BUNU YAPARKEN KOMŞUMUZA ZARAR VERİR MİYİZ?''
Panelde projenin hukuki boyutu ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarla uygunluğu da ele alındı. Kanal İstanbul projesinin 1992 yılında imzalanan Bükreş Sözleşmesi ve 2011 yılında yürürlüğe giren ‘Karadeniz Biyolojik Çeşitlilik ve Peyzajın Korunmasına ilişkin Protokol’ başta olmak üzere Türkiye’nin imzaladığı pek çok anlaşmayla ters düştüğünü ifade eden Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Nilüfer Oral projenin sadece İstanbul’u değil, Karadeniz’e kıyısı olan ülkeleri de ilgilendirdiğini savundu.
Oral, komşularımıza karşı sorumluluklarımız olduğunu savunarak "Biz bunu yaparken komşumuza zarar verir miyiz? Verirsek de bunun bir sorumluluğu var. Her şeyi tek taraflı yapmaya çalışıyoruz. Hiç mi bu ülkelere danışmayacağız? Bükreş sözleşmesinin hedeflediği, Karadeniz’i balıklarından tutun da doğal hayatı, sadece deniz değil kıyı, bunları korumak iyileştirmek" diye konuştu.

''MONTRÖ SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİYLE TÜRKİYE’NİN LEHİNE ASKERİ HÜKÜMLER DE GİDER''
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yardımcı Doçent Dr. Dolunay Özbek de projenin 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle olan ihtilaflarından bahsetti.
Özbek şöyle konuştu: "Montrö Sözleşmesi’nde kurulan bir denge var. Sözleşme kalktığı zaman, direkt Türkiye’nin lehine kabul edilmiş bazı askeri hükümler de gidecek. Sözleşme ortadan kalkarsa, içinde bulunduğumuz durum ticaret gemileri açısından şu andan daha avantajlı olmayacak. Daha kapsamlı düşündüğümüz zaman Türkiye’nin daha büyük kaybı olacak."
Daha fazlası »

Erdoğan: '17 Aralık kara bir leke'


3 Aralık tarihinden bugüne kadar sizlerle bir araya gelemedik. Bu bir buçuk aylık süreç içinde
En ahlaksız darbe girişimine tevessül edildi. 17 Aralık Türkiye’nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 17 aralık komplosu, hazırlama şekli, uygulama aşaması diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış, millete devlete yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir.
17 Aralık sabahı belli merkezlere baskınlar yapılıyor, gözaltına alınıyor. Bilgilendirme gereken sorumlular bilgilendirilmiyor. Yargı ve emniyet içindeki bir örgüt, tamamen gizli olarak yürüttükleri soruşturmaları, seçimlere 3,5 ay kala, manidar bir zamanda düğmeye basıyorlar. Geçmişi üç yıla kadar uzanıyor. Aklınız neredeydi? Bunu sormazlar mı? Demek ki burada niyet apaçık ortada.
İhanet projenin paydaşları da derhal harekete geçiyor. Malum medya, kendilerine servis edilen, gizlilik kaydı olan bu fotoğraf ve görüntüleri yayınlamaya başlıyor. Muhalefet, hükümete yönelik saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete geçiyorlar. İçerde ve dışarda belli odaklar derhal harekete geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor. Dikkatinizi çekiyorum. Akşam olduğunda adeta soruşturma sorgu tamamlanıyor ve zanlıların tamamı, onlarla birlikte bakanlarımız, hükümetimiz suçlu ilan ediliyor.
Düşünebiliyor musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, açılmadan anında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl yürüdüğü, nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. Sabah operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor.
Zanlıların tamamı yakınlarıyla birlikte adeta linç ediliyor. Olaylar iki tane ayrı mahkemede yürütülüyor.
‘ÇOK AĞIR BİR LİNÇ HAREKETİ’
Tam bir algı operasyonu. Hem içerden hem dışardan çok ağır bir linç hareketi. Her şey hazırlanmış. kimin nerede duracağı, hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Sosyal medyada operasyon başlatılmış. Medyada görevler verilmiş. Belli sermaye çevrelerine mesajlar gitmiş. Uluslararası kuruluşlara yalan yanlış bilgiler aktarılmış. Ekonomiyi etkilemek üzere, piyasalara kötümserlik pompalanmış. Maşa olarak kullanılan örgüt tüm taraftarlarını harekete geçirmiş. Bir anda itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira yalan tehdit korkutma sindirme şantaj, her ne varsa devreye alınmış.
‘YILLARDIR HAZIRLIĞI YAPILAN SENARYO’
Yolsuzluk süsü verilerek bir anda Türkiye’de büyük bir belirsizlik oluşturmak için ne gerekiyorsa hepsi harekete geçirilmiş. Yıllardır hazırlığı yapılan senaryo seçime 3,5 ay kala devreye sokulmuş.
Burada gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettiğimizi söyleyebilirim. Bu bizim için ilk değildi. Daha önce de yaptılar. Eğer biz telaşa kapılmış olsaydık onlara hizmet etmiş olurduk. Tedbirlerimizi aldık.
Ben bu kürsüden defalarca bu tür senaryolara dikkatlerinizi çektim. Muhalefetin umutsuz olduğunu, siyaset dışı odakların umutsuz olduğunu, bu çevrelerin çirkin eylemlerin içine gireceğini defalarca hatırlattım.
‘17 ARALIK BU ÇİRKİN TEZGÂHIN TEZAHÜR ETTİĞİ TARİH’
Sandıkta Ak Parti ile rekabet edemeyeceklerin anladıkları çok çirkin yollara tevessül edeceğini ifade ettim. 17 Aralık bu çirkin tezgâhın tezahür ettiği tarih oldu.
‘MİLLET TUZAĞI GÖRDÜ’
Bu tezgahı yapanlar birkaç yerde yanlış yaptılar. Birincisi milletin seçilmiş hükümete yönelik muhabbetini hesaba katamadılar. Kamuoyu algısını esaret almaya yönelik yoğun operasyonlara rağmen, aziz milletimiz tuzağı gördü. Bu tuzağa karşı tavrını çok net olarak ortaya koydu.
17 Aralık sonrasında, Samsun, Ünye, Ordu, Görele, Giresun, Trabzon, Sakarya, Manisa ve ilçelerinde, İzmir’de, Ankara ve İstanbul’da halkımızın normalin üzerinde çok çok farklı bir heyecanla desteğine şahit olduk.
‘KUŞ KATLİAMI YAPMAK İSTİYORLAR’
Yapılanın bir komplo darbe girişimi olduğunu gördüler ve Allah onlardan razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular.
Yolsuzluk iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, bazı hesaplarını da görmek istiyorlardı. Bir taşla acaba kuş katliamı yapabilir miyiz diyorlardı. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, bu operasyonun içine dahil ederek arzularını yerine getirmeye çalıştılar.
“MAVİ MARMARA’NIN İNTİKAMINI ALALIM DEDİLER”
Türkiye’nin ekonomisini de alt üst edelim dediler. Faizleri yükseltip kazanalım dediler. Enerji politikalarını sarsalım dediler. İstikrarlı büyüyüşü engelleyelim dediler.  Mavi Marmara’nın, İran’da Irak’ta ilkeli dış politikanın intikamını alalım dediler.
Dünyada artık sesi çok çıkan, itibarı her geçen gün artan Türkiye’nin yükselişini durduralım dediler. Millî birlik ve kardeşlik surecini bozalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini sağlayalım dediler.
‘O TUZAK AYAKLARINA DOLAŞTI’
Bir tek operasyon paketinin içine kirli niyeti koydular ve işte o tuzak ayaklarına dolaştı.
Bize dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon eğer başarıya ulaşmış olsaydı, kazanan kim olacaktı? Bu operasyondan Türkiye’nin aziz milletimizin kazanacağını iddia edecek bir tek aklı selim sahibi bulabilir misiniz?
Faiz silah savaş lobilerinin kazanacağı operasyonun yerli olabilme ihtimali var mıdır? Bu operasyon milli olan ne varsa ona kast etmiştir.
Milli iradeye kast etmiştir. Halk banka kast etmiş, dolayısıyla milli bankamıza kast etmiştir. Milli çıkarlarımıza kast etmiştir. Kardeşlik sürecimize
MİT’e kast etmiştir. Bu ülkenin milli istihbarat teşkilatı, Türkmen kardeşlerimize yardım götürülürken Adana’dan bir savcı bunu engellemek için elinden geleni yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat mensubuna hasmane tutum olduğu görülemez.
Reyhanlı’daki olaylar olduğu zaman, bu beyefendi Adana’da kalkıp Reyhanlı’ya gitmemiştir. 7 gün senin aklın neredeydi? Niye gitmedin oraya? Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum. Hadi buyurun ilgili olanlar bunu incelesinler.
Bir ülkenin istihbaratının düşmanı harici düşmanlardır dahili değil. Hasmane tutum kesinlikle milli olamaz. Bir savcı Adana’dan kalkıp Hatay’a geliyorsa, o savcı yasaları çiğnemiştir. Açıkça söylüyorum, kendi ülkesine değil ülkesinin düşmanlarına maşalık etmiştir.
Neden yapıyorlar bunu? Milli kurumları neden hedef alıyorlar. MİT’in yasasına baktığınız zaman 26’ncı madde çok açık net ortadadır.
Uluslararası kirli odakların elinde oyuncak olmuş bir örgüt, adeta efsunladığı mensupları kendi ülkeleri aleyhine gönderiyorlar. Siz kimsiniz ki MİT’e karşı düşmanca tavra giriyorsunuz?
Bir savcı çıkoıp sadece iddialar üzerinden demokrasiyi katletme, ekonomiyi durdurma cüretinde bulunabiliyor. Bugün artık geçmişte bazı yargılamalarında üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğu görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, tasarlanmış ve ayarlanmış yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiklerini belirgin şekilde görebiliyoruz.
Ben yargının tümünü asla zan altına alamam. Bunun içinde yürütme de var. 17 Aralık’tan bugüne kadar devletin kurumları içinde nasıl bir çark kurulduğu, net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak.
‘ACIRSANIZ ACINACAK HALE GELİRSİNİZ’
Biz diyorduk ki, dünyaya yönelik muasır medeniyetler seviyesine nasıl çıkaracağız buna yoğunlaşalım. Bütün enerjimizi buraya verelim, ama maalesef içerde de ister istemez buraya enerji harcamak durumunda kaldık. Biz bunları meydana çıkarmak durumundayız. Olayın aslı şu. Acırsanız acınacak hale gelirsiniz.

Daha fazlası »

Hüseyin Çelik Başbakanın Malvarlığı Açıklaması ! ve Dil Sürçmesi Videosu


AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mal varlığına dair yapılan eleştirilere çok sert cevap verdi.
KILIÇDAROĞLU ELEŞTİRMİŞTİ
Kemal Kılıçdaroğlu dün grup toplantısında "Başbakan çıkıp mal varlığını açıklayabiliyor mu?" diyerek çok sert açıklamalar yapmıştı. Erdoğan'ın mal varlığı ile ilgili açıklama ise bugün Hüseyin Çelik'ten geldi.
ÇELİK: TIKLAYIN, MAL VARLIĞINI GÖRÜN
Hüseyin Çelik konu ile ilgili şu şekilde konuştu: "Başbakan çıkıp mal varlığını açıklayabiliyor mu diyor. Başbakanlığın sitesine lütfen girin. Başbakan bölümünü tıklayın. Başbakan özgeçmişinin altına koymuş ve sürekli güncelleniyor. Başbakan, başbakan olduğundan beri var. Her milletvekilliği döneminin başında her vekil mal beyanını meclise verir. Biz getirip de Sayın Kılıçdaroğlu'na verecek değiliz mal beyanımızı. Hangi kuruluş isterse alıp öğrenebilir. Bütün halka çağırda bulunuyorum. Başbakanlık.gov.tr'ye girin, Başbakan bölümüne tıklayın ve mal varlığını görün."
Başbakanlık sitesinde Başbakan Erdoğan'ın malvarlığı aynen şu şekilde:
Mal Beyanı
16 Haziran 2011 tarihi itibariyle Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın mal beyanı aşağıda sunulmuştur.
A - TAŞINMAZ MAL BİLGİLERİ
Güneysu-Dumankaya Köyü 2.000 metrekare arsa (Maliyeti 10 bin TL)
B - BANKA VE MENKUL DEĞERLER
Banka hesaplarında toplam 3.390.384 TL, 25.000 £, 199.867 $
C- ALACAKLAR
500.000 TL

Hüseyin ÇELİK Dil Sürçmesi 

Daha fazlası »

Başbakandan Uzak Doğudan Gelen Jet Yanıt !


Savcı Zekeriya Öz bugün gazetecilere yaptığı açıklamada Başbakan tarafından kendisine 2 kişi gönderildiğini öne sürerek söz konusu kişilerin "Başbakan’dan özür dileyen bir mektup yaz" dediğini söyledi. Öz'ün bu iddialarına Başbakanlık'tan jet bir cevap geldi.
"İDDİALAR YALAN VE İFTİRA"
Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre Zekeriya Öz'ün bugün yaptığı açıklamaya Erdoğan'dan yalanlama geldi. Erdoğan'ın "Zekeriya Öz ile görüşmek için kimse görevlendirilmedi iddia yalan ve iftiradır." dediği öğrenildi.

Daha fazlası »

Zekeriya Öz: Başbakan'ın Gönderdiği 2 Kişi Beni Tehdit Etti !!


Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını başlatan Savcı Zekeriya Öz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine 2 kişi gönderdiğini ve kendisini tehdit ettiğini söyledi.
İşte Zekeriya Öz'ün çarpıcı ifadelerle dolu açıklaması:
Hakkımdaki bu iddialar Sayın Başbakan tarafından açıklanmadan önce Yüksek Yargı kökenli olan, daha önceden tanıştığım ve saygı duyduğum iki kişi bizzat Sayın Başbakan tarafından bana gönderilmiştir.
"ÖZÜR DİLE VE SORUŞTURMAYI DERHAL DURDUR"
Bursa'da bir otelde görüştüğüm bu kişiler; sayın başbakanın bana çok kızgın olduğunu, hakkımda ağır laflar ettiğini, bir mektup yazarak kendisinden özür dilemem gerektiğini, hükümete yönelik soruşturmaların derhal durdurulmasını, aksi takdirde zarar göreceğimi ve bunun sonuçlarının benim için ağır olacağını, emniyete neden gittiğimi, bunun herkesi çok kızdırdığını söylediler.
"ÇOK ZARAR GÖRECEĞİMİ SÖYLEDİLER"
Tehdit niteliğindeki bu haberi getiren değerli kişilere; soruşturmanın benim dışımda vicdanları kanunlar çerçevesinde görev yapan savcılar tarafından yürütüldüğünü, kaldı ki kuvvetli deliller nedeniyle bir çok şüphelinin tutuklandığını, kuvvetli deliller bulunduğunu, emniyet müdürlüğüne de yeni atanan personelin şüphelilere sorulmak için hazırlanan soruları değiştirdiği yolunda ihbar yapılması üzerine gittiğimi ve sorulacak soruları kapalı zarf içinde mühürlü olarak teslim aldığımı, başıma gelebilecek en kötü şeyin ölüm olduğunu, görevim nedeniyle ölmem halinde de görev şehidi olacağım için bunun benim için şeref olacağını ifade ettim. Bu cevabımdan sonra çok zarar göreceğim tarafıma söylendi.
"2. OPERASYONLA İLGİLİ YARDIMIM İSTENDİ"
Daha sonra kamuoyunda 2. yolsuzluk operasyonu olarak isimlendirilen dosyada ilgili savcılarla görüşerek bu soruşturmaya müdahale etmem gerektiğini, işin farklı boyutlara kaydırılmasını, bu konuda yardımcı olmam gerektiği söylendi. Ben de, o soruşturmadan bilgimin olmadığını, soruşturmanın TMK 10. Maddesi ile yetkili Başsavcı Vekilliği tarafından yürütüldüğünü belirttim.
"BAŞBAKAN, ŞAHSIMA YÖNELİK GERÇEK OLMAYAN İDDİALAR DİLE GETİRDİ"
Bu görüşmeden bir gün sonra Sayın Başbakan tarafından şahsıma yönelik gerçek olmayan iddialar dile getirildi. Bazı basın yayın organları da bundan sonra şahsıma yönelik yıpratma kampanyasına başladı ve halen bu saldırılar devam etmektedir. Bu konuda gönderdiğim tekzipler de yayımlanmamaktadır.
"BU GÖÜŞMEDEN SONRA KORUMA ARACIMI ALDILAR"
Bu görüşmeden sonra tarafıma tahsis edilen koruma aracı, önceden hiçbir tebligat yapılmaksızın, bilgi verilmeksizin ve gerekçe de gösterilmeksizin 06 Ekim 2014 (Ocak 2014) tarihinde alınmıştır. Yürüttüğüm Ergenekon soruşturmasında aldığım sayısız tehditler nedeniyle tarafıma tahsis edilen koruma aracının alınmasından sonra şahsımın ve ailemin başına gelebilecek her türlü olayın sorumlusu bu usulsüz işlemi yapanlardır.
Hakkımdaki asılsız haberleri yayınlama konusunda öncülük yapan bazı gazetelerin sahiplerinin kamuoyunda 2. yolsuzluk operasyonu olarak isimlendirilen soruşturma kapsamında tüm malvarlıklarına mahkeme kararıyla tedbir konulmuş olması aslında yapılanların nedenini ortaya koymaktadır.
"ÜZERİMDEKİ BASKILAR ARTIRILIYOR"
Tüm bunların yaşandığı günlerde çıkan asılsız basın haberlerine dayanılarak hakkımda başlatılan inceleme daha sonuçlanmadan aynı gün tayinimin çıkarılması üzerimdeki baskının artacağını göstermektedir.
"AZİZ MİLLETİME HAVALE EDİYORUM"
Ümraniye'de bir gecekonduda yakalanan el bombaları üzerine başlayan Ergenekon soruşturması nedeniyle bugüne kadar şahsımın ve tüm ailemin maruz kaldığı tehditlere bugün yenilerinin eklemesini ve bunun Ergenekon Terör Örgütünün ve faaliyetlerinin büyük oranda deşifre edilmesinin sağladığı huzur ortamında varlığını her geçen gün güçlendirerek sürdüren kesimlerden gelmesini aziz milletime havale ediyorum.
"HUKUKA AYKIRI TALEPLERLE İLGİLİ HATIRALARIMI YAZIYORUM"
Bu yaşananlardan sonra Ergenekon soruşturmasını yürüttüğüm sırada gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak şahsıma iletilen ancak yerine getirmediğim için husumet beslenen hukuka aykırı taleplerle ilgili hatıralarımı yazmaya başladığımı belirtirim.
"HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA YILMAYACAĞIM"
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haksızlıklar karşısında yılmayacağımı, hukuka uygun olarak haksızlık, hukuksuzluk ve yolsuzlukların üzerine korkmadan gideceğimin herkes tarafından bilinmesini istiyorum.
"DUBAİ SEYAHATİMİN ALİ AĞAOĞLU İLE BİR İLGİSİ YOKTUR"
Dubai'deki otele giriş tarihim 17 Ekim 2013 çıkış tarihim ise 20 Ekim 2013'tür. Bu yurt dışı seyahati kendisini 5 yıldır tanıdığım ve samimi dostum oıan Halil İbrahim Demirhan tarafından organize edilmiştir.
Halil İbrahim Demirhan uzun yıllarıdr Dubai'de yaşayan ve bu ülkede tanındığını sevdiğini bildiğim bir iş adamıdır. Bu güne kadar adli konularda kendisinin benden hiç bir talebi olmamıştır. Konunun iddia edildiği gibi yolsuzluk operasyonu olarak bilinen soruşturmanın şüphelilerinden Ali Ağaoğlu ile bir alakası bulunmamaktadır. Gerek seyahat öncesi gerekse sonrasında kendisiyle herhangi bir görüşmem olmamıştır. Dubai'de karşılanmamız ve şehirde dolaştırılmamız Halil İbrahim Ney'in kardeşi İdris Demirhan tarafından yapılmıştır.

Daha fazlası »

Başbakan Erdoğan'dan 12 Gazeteye Veto

Başbakan Erdoğan, 2013 yılında 27 ülkeye ziyarette bulunurken, yeni yılda da yurt dışına yönelik yoğun bir çalışma programına başlıyor. Yılın ilk yurt ziyaretine, 7 Ocak'ta Japonya temaslarıyla başlamayı planlayan Erdoğan, daha sonra sırasıyla Singapur ve Malezya'ya gidecek.
Erdoğan'ın, Japonya Başbakanı Şinzo Abe, Singapur Başbakanı Lee Hsien Loongve Malezya Başbakanı Necip Tun Abdürrezzak'ın daveti üzerine gerçekleştireceği bu ziyaretlerde, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar kalabalık iş adamı grubu ve bazı gazetecilerden oluşan bir heyet de hazır bulunacak.
12 GAZETEYE VETO
Ancak Başbakan bu gezide 12 gazeteyi veto etti. Geziye HürriyetHabertürk, Zaman, Milliyet, Vatan, Bugün, Taraf, Radikal, Posta, Sözcü, Cumhuriyet ve Yurt Gazeteleri temsilcileri çağrılmadı.
Başbakan'ın gazeteleri veto etmesinin arkasında, son günlerde yaşanan olayların etkisi olduğu düşünülüyor. Veto edilen gazeteler arasında en dikkat çeken gazete ise Habertürk oldu. Zira, Habertürk'ün genel yayın yönetmeni ve başyazarı Fatih Altaylı ile Başbakan'ın arasının iyi olduğu herkesçe biliniyor.
JAPONYA BAŞBAKANI İLE GÖRÜŞECEK
Erdoğan, Uzakdoğu temasları kapsamında, Japonya Başbakanı Abe ile Tokyo'da Salı günü bir araya gelecek. Görüşmede, ikili ilişkilerin tüm veçheleriyle ele alınması, her iki ülkeyi ilgilendiren güncel bölgesel ve uluslararası konular hakkında görüş alışverişinde bulunulması bekleniyor.
Tokyo'da, Nikkei gazetesinin ev sahipliğinde düzenlenecek konferansta da bir konuşma yapması planlanan Erdoğan, daha sonra Türk-Japon Üst Düzey Yöneticiler Forumu'na katılacak.
Japonya'da Türksat 4A Uydusu'nun yapıldığı merkezi de ziyaret edecek olan Erdoğan'ın, Tokyo'da, Japonya İmparatoru Akihito tarafından da kabul edilmesi öngörüldü.
SİNGAPUR PROGRAMI
Japonya'dan sonra Singapur'a geçecek olan Erdoğan, 9 Ocak Perşembe günü Singapur Cumhurbaşkanı Tony Tan Keng Yam ve Singapurlu mevkidaşı Lee Hsien Loong ile bir araya gelecek.
Erdoğan'ın, Singapur'da ayrıca dünyanın ikinci büyük konteynır limanı olan Singapur Limanında da incelemelerde bulunması planlanıyor.
MALEZYA PROGRAMI
Başbakan Erdoğan, Uzakdoğu ziyaret turunun son ayağında Malezya'yı ziyaret edecek. 10 Ocak Cuma günü mevkidaşı Necip Tun Abdürrezzak'la bir araya gelecek olan Erdoğan, ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası gelişmelerin de ele alınacağı görüşme gerçekleştirecek.
Malezya Kralı Tuanku Abdülhalim Muazzam Şah tarafından da kabul edilmesi öngörülen Erdoğan, Türkiye-Malezya İş Forumu'na katılacak ve ardından Araştırma ve Dönüşüm Vakfı ile Rezzak Yönetim Okulu tarafından düzenlenecek konferansta bir konuşma yapacak.
Daha fazlası »

Başbakanlık Ofisinde "Kritik" Görüşme


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün sabah saatlerinde İstanbul Kısıklı'daki konutunda İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüştükten sonra, Hz. Ali Camii'nde cuma namazını kıldı.
Buradan Dolmabahçe'de bulunan çalışma ofisine geçen Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan AlaMİT Müsteşarı Hakan Fidan ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ile bir araya geldi.
EGEMEN BAĞIŞ DA CAMİDEYDİ
Başbakan Erdoğan cuma namazını İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul İl Emniyet Müdürü Selami Altınok, Eski Bakan Egemen Bağış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Erdoğan'ın danışmanları Yalçın Akdoğan ile Mustafa Varank ve AK Parti Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile birlikte kıldı. Erdoğan, namazın ardından çıkışta cami avlusunda kendisini bekleyen vatandaşlarla tokalaştı. Yalçın'ın Akdoğan camiden çıkışta aracına doğru yürürken elindeki kırmızı kaplı tablet bilgisayar dikkat çekti.
BAŞBAKANLIKTA KRİTİK ZİRVE
Başbakan Erdoğan makam aracına Ahmet İyimaya'yı alarak saat 13.00 sıralarında Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne geçti. Erdoğan, şu sıralarda Başbakanlık Çalışma Ofis'inde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan AlaMİT Müsteşarı Hakan Fidan, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ile toplantı yaptığı öğrenildi.
Erdoğan'ın başkanlığındaki toplantı halen devam ediyor.
GÜNDEM 17 ARALIK OPERASYONU İLE HATAY'DA DURDURULAN TIR
Görüşmede 17 Aralık operasyonundan bugüne yaşanan gelişmeler ile Suriye'ye giderken Hatay'da durdurulup aranan TIR konusunun gündeme alındığı belirtiliyor.
Dün Ankara'da önemli iki önemli gelişme daha yaşandı. Bu iki gelişme, cemaatin devletteki yapılarına yönelik önemli bir soruşturmanın başlatılabileceği ihtimalinin konuşulmasına neden oldu.
İMAM SORUŞTURMASI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Adalet Bakanı, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in "Yargıtay'ın imamı Pensilvanya'ya dosya gönderdi" açıklamasının ardından YARSAV'ın suç duyurusu üzerine soruşturma başlattı. Yargıtay'daki iddialarla ilgili soruşturma 2014/7 hazırlık numarası üzerinden yürütülecek.
TSK'NIN SUÇ DUYURUSU
İkinci önemli gelişme ise Ergenekon ve Balyoz davalarının seyrini etkileyebilecek nitelikteydi. Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na emekli ve muvazzaf Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının yargılandığı Ergenekon ve Balyoz davalarında TSK'yı hedef alacak şekilde sahtecilik yapıldığı ve suç delilleri üretildiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
GÖRÜŞME, RESMİ PROGRAMDA YOKTU
İçişleri Bakanı Ala'nın bugün resmi bir programı görünmüyordu. Dün Meclis'te yemin ederek siyasi dokunulmazlık kazanan Ala'nın, bugün İstanbul'a giderek Başbakan ile görüşmesi dikkat çekti. Erdoğan ile Ala'nın, görüşmesindeki ana konuyu iki soruşturma ile gündeme gelen gelişmelerin oluşturduğu yorumları yapıldı.
Daha fazlası »

Aramızdan Kötüleri Ayıkladık


ERDOĞAN'IN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI

İzmir'de şehit olan TSK personelimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına, TSK'ya ve milletimize başsağlığı diliyorum. 22 Aralık, Sarıkamış harekatının başlatılmasının 99. yıldönümüdür. Benim büyük dedem de bu harekatta şehit oldu.
100. yıldönümünde inşallah Sarıkamış şehitlerimizin hatıralarına yaraşır şekilde hatıralarını daha da diri tutacağız.

2014 BÜTÇESİ

2014 bütçesi TBMM'de görüşüldü, Cuma günü yapılan oylama ile kabul edildi. Burası çok manidar, muhalefetin ne kadar ciddi olduğunu, bütçe gibi önemli konuda ortaya koyduğu yaklaşım bakımından oylamaya önem veriyorum. Muhalefet 220'nin 117'si ile orada bulunabildi. Bunları, bu ülkede yasama organını ne kadar ciddi bulduklarını görmek bakımından önem arz ediyor. Bütçemiz hamdolsun kabul edilmiş oldu. Yapılan tüm saldırılara rağmen bütçe görüşmeleri sonlandı. Bir kez daha AK Parti grubumuza şükranlarımızı arz ediyorum.

PAKİSTAN ZİYARETİ

Trabzon'dan biliyorsunuz pazar günü akşam bakan arkadaşlarımla beraber Pakistan'a hareket ettik. İlk olarak Başbakan Şerif'in katılımıyla bir davet oldu. Bu katılım gerçekten çok farklıydı. Ertesi gün programlarımıza geçtik.
Yoğun ilgi ve teveccühten dolayı bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum. Yoğun ilgi ve alakalarını, sevgi gösterilerini vatandaşların arasına karıştığımızda ortaya çıkan tablo çok manidardı. Bu dayanışmanın ebedi olmasını gönülden temenni ediyorum.

OPERASYON

Bakın daha bu yola çıkarken milletimize bir söz verdik. Milletimizi mahcup etmeyeceğiz dedik. 11 yıldır hükümet görevimizde bu sözümüzü tuttuk. Milletimizi hayal kırıklığına uğratmadık.
Bir kez daha bu sözü veriyorum. Milletim gönlünü ferah tutsun. Halkın önünde hesaba çekileceğimizi biliriz. Onun ötesinde mahşer gününde hesaba çekileceğimizi de biliriz. Bizim partimizi bu seviyelere çıkaran da en başta dürüstlüğümüzdür. Yolsuzluklar karşısındaki sert tavizsiz duruşumuzdur. AK Parti yolsuzluklara karşı müsamaha göstermez. Gösterirse varoluş zeminini ortadan kaldırmış olur. Bizi bu günlere dik duruşumuz ulaştırdı. Türkiye'ye aşkla bağlı olduğumuz için bu günlere geldik. Bundan asla taviz vermeyeceğiz. Bize okul yıllarımızda hocalarımız hep şu öğüdü verirlerdi: ''Hayat şeridiniz bembayaz, tek bir yanlış yaparsanız o bembayaz şerit üzerinde o kusur leke olarak dikkat çeker''
Bizler Ak Parti'nin ak kadroları olarak süt gibi bembeyaz yürüyoruz. En küçük bir siyahlık bizim sicilimizde dikkat çeker. Çektiğinde de gereğini yaparız.

MEDYA TARAFINDAN DOĞRUDAN İNFAZ YAPILIYOR

11 yıl içinde iftiralar oldu. Hakkında iftiralar olanın aklanıp gelmesini istedik. Sırf çamur atıldı diye de söylentiler üzerinden operasyona girmeyiz. Meclis mahkemelerin yerine geçemez. Siyasi parti genel başkanları hakimlerin yerine geçemez. Özellikle medya hakimin yerine geçemez. 9 gündür bir operasyon yürütülüyor. Daha ilk gün adı büyük ve rüşvet operasyonu konuldu. Daha ikinci gününden itibaren medya tarafından doğrudan infaz yapılmaya başlandı. Bu arada sürekli bilgi sızıyor. Bu adımların içinde başka şeyler de var. Yürütmenin uzantısı, yargı demek ki burada servis yapıyor. Bize düşen nedir, burayı da temizlemektir. 

BU MUDUR HUKUK?

Fotoğraflar, belgeler, iddialar her gün manşetlerde. Garip garip montajlar. Bundan sonra da bunu yapabilecek kabiliyetteler. Bu mudur hukuk? Kararı, operasyonun ikinci gününde muhalefet verecekse hakime ne ihtiyaç var. Kararı medya verecekse bütün bu hukuk süreçlerine ne ihtiyaç var.

CHP GENEL MÜDÜRÜ'NE SORUYORUM

Günlerdir Halk Bank Genel Müdürü'nün evindeki kutular konuşuluyor. O paraların ne olduğunu nereden biliyorsunuz? Bir insanın evinde para çıktı diye suçlu mu oluyor? Ben buradan CHP Genel Müdürü'ne soruyorum o zaman evinden 2.5 milyon Avro çıkan kişiyi neden milletvekili yaptınız?
Polisimize yaptığı hakaretleri, yargıya yaptığı hakaretleri biliyorsunuz. Şimdi çok güzel savunuyorlar. CHP'nin milletvekili kameraların önünde ana avrat polise küfrettiler, taş attılar. Hani hukuka, polise saygınız? Hukuk içinde aksayan bir şey varsa biz onun üzerine gideriz. Biz ilkelerle hareket eden bir partiyiz. Anayasa, yasalarla hareket edeceğiz. Devlet kurumlarının hiçbirini topyekün töhmet altında bırakmayız.

NEDEN Mİ ULUSLARARASI BİR OPERASYON

2013 yılında biz çok farklı bir Mayıs ayı yaşadık. Mayıs ayında biz Türkiye olarak rekorlara imza attık. Şu olay ulusal bir operasyon değildir. Bu olayın uluslararası boyutu vardır. En tepe noktası vardır. Çeşitli yerlerdeki taşeronları vardır. AK Parti iktidarının büyümeye öncülüğü sebebiyle yapılan operasyondur.
3. Havalimanı'na yönelik her türlü olumsuzluğu her an yapabilirler. Ankara'da Japonya Başbakanı'nı ağırladık. Nükleer santral için adımları attık. Bunu engellemek için de her türlü adımları atabilirler. 3. köprünün temelini de attık. Yok imar, yok şu söylenmedik şey bırakmadılar. İstanbul Borsası rekor kırdı, bu da hazmedilemedi. Merkez Bankası'nın rezervini 22.5 milyar dolar devralmıştık. 135 milyar dolara ulaşarak bir rekor kırdı. Gösterge faizini yüzde 63 seviyesinde devralmıştık, Mayıs ayında yüzde 4.6'ya düşmüştü.
Ama tahammül edemediler. Bir anda yine çıkmaya başladı. Tam dört kredi derecelendirme kuruluşu Mayıs ayında Türkiye'nin notunu artırdı. Uluslararası güçler devreye girdi.
Enflasyondan sanayi üretimine yeni rekorlara şahit olduk. Buna da katlanamadılar. Bir ay içinde bunları yaşadık.
Sonra ne oldu? Gezi olayları denilen sokak eylemlerini yaşadık. Ulusal, uluslararası medya Türkiye'yi karalamaya başladı. Bu vatana ihanettir.
Ekim ayından beri Türkiye yine çok parlak dönem yaşıyor.
Diyarbakır'da unutulmaz bir tablo ortaya koyduk. İnsanlar o meydanda ağladılar. Ekranları başında insanlar sevinç gözyaşları döktüler. Çözüm sürecinin yol aldığını görenler sevindiler. Geçen haftadan itibaren en başta çözüm sürecine yönelik bir suikast girişimi oldu. Gezi'de Mayıs ayının başarıları sabote edilmek istendi. 17 Aralık'ta içerideki barışa suikast düzenlemek istediler.

HALKBANK'IN ZARARI

Manşetlere yolsuzluk iddiasını sundular. Kamuoyunu yolsuzluk iddiaları ile meşgul ederken Diyarbakır'ın, Mavi Marmara'nın, Oslo'nun, 7 Şubat'ın intikamını almak için senaryo kurdular. 9 gün içinde sadece Halkbank'ın uğradığı değer kaybı 1 milyar 625 dolardır.

FAİZDE ARTIŞ TL'NİN DEĞERİNDE DÜŞÜŞ VAR

Sizin elinizde hakikaten hukuka uygun belgeler varsa gereğini yaparız. Ama şu anda Halk Bank'ı çökerttiğiniz zaman bir genel müdürü değil, ülkeyi çökertiyorsunuz. 14 ay izleniyor. Bu izlemeden yargıda, emniyette birkaç zat haberdar olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Halka açık şirkletlerimiz, 20 milyar dolar değer kaybetti. Faizlerde artış var, TL'nin değerinde düşüş var. Hadisenin bir başka boyutu. Türkiye içinde birtakım odaklar, örgütler bu kirli komploda maşa olarak kullanıldılar. Türkiye açısından tam anlamıyla bir turnusol olmuştur.

BİR TARAFTAN KUR'AN DİYECEKSİN AMA ADIN KASETLERLE ANILACAK

Son olay göstermiştir ki Türkiye'de başkalarının çıkarlarını düşünen, vatana ihanet içinde ajanlık yapan medya kuruluşları, sermaye çevreleri, örgütler ve çeteler var. Devlet içinde böyle maşalar var. Demek ki çetelere karşı verdiğimiz mücadele yetmemiş. Devlet içinde paralel yapı oluşmasına göz yummayacağız. Ahlakı olmayan hiçbir hareket başarıya ulaşamaz. Bir taraftan Kur'an diyeceksin ama adın kasetlerle, komplolarla anılacak. Kimsenin bu aziz dine bu haksızlığı yapma hakkı yoktur. Bu din azizdir. Kendi mensuplarının yaptıklarından bu din yara almaz. Ama yanlış içinde olanlar yara alır.
Milli iradeye yönelik bir tezgah kurdular. AK Parti iktidarı ile çıkarları zedelenen malum çevreler bu tezgahın içinde. Siyasette, medyada, sermayede bu çevreleri göreceksiniz.

BUNLAR BİRLİKTE ANCAK BEDDUA SEANSI YAPARLAR

İstanbul'a yolsuzlukla suçladıkları şahsı belediye başkan adayı yaptılar. Bu genel müdür yolsuzluk müdürünü bizzat kendisi teşhir ediyordu. Bu ilkesizliği örtmek için de AK Parti'ye saldırıyorlar. CHP yolsuzluk görmek istiyorlarsa kendi geçmişine baksın. Geçmişte kuyusunu kazdıkları örgütle ittifak yapıyorlar. Bunlar birlikte ancak beddua seansı yaparlar.

ZİLLET İÇİNDE KALANLAR ZİLLETE DEVAM EDECEK

Bu bir yolsuzluk soruşturması değildir. Açık bir tezgahtır. Yeni Türkiye'de uluslararası operasyonlara yer olmayacak. Devlete paralel yapılanmalar asla olmayacak. Maşalar eliyle milli iradeye suikastler yapılmayacak. Ya millet ya zillet. Ben inanıyorum ki millet kazanacak. Zillet içinde kalanlar zillete devam edecek. Yeni Türkiye 76 milyonun bir ve beraber olduğu ve bunu güçlü şekilde muhafaza ettiği bir Türkiye olacak.
76 milyon hep birlikte çalışacağız. Bu çeteleri temizlediğimizde Türkiye'nin çok farklı bir yer olduğunu hep birlikte göreceğiz. Demokratik reformlarımızı inanıyorum ki hep beraber yapacağız. Hiç kimsenin kendisini tehdit altında hissetmediği bir Türkiye'yi beraber inşa edeceğiz. Şer olarak görülende bir hayır vardır. Bu çirkin operasyondan güçlenerek çıkacağız, yeni Türkiye'yi beraber inşa edeceğiz.
Olay sadece 17 Aralık'la başlayan süreç değildir. Bundan sonra da bunu devam ettirecekler. Yılmayacağız, kısa süre zarfında tüm tereddütler giderilecektir. Milletimize oynanan oyunu duyuracağız. En küçük bir moralsizliğe yer yok. Bu süreç yeni Türkiye'nin İstiklal Mücadelesi sürecidir. Bu süreç Türkiye üzerine hesapları olanlarının hesaplarının bozulacağı süreçtir.

Daha fazlası »

Güler ve Çağlayan istifa etti



GÜLER: KİRLİ BİR TEZGAH
17 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleşen operasyonu, "Hükümetimize, partimize, ve ülkemize karşı düzenlenen kirli bir tezgahtır" ifadeleriyle değerlendiren Güler, açıklamasında şunları kaydetti:
"Oğlumun dahil edildiği bu çirkin oyunu bozmak ve gerçeklerin daha açık şekilde ortaya çıkmasına imkan sağlamak için bakanlık görevinden affımı Sayın Başbakanımıza aynı gün şifaen arz etmiştim. Söz konusu istifa talebimi 25 Aralık 2013 günü yazılı olarak Başbakanlık makamına sunmuş bulunuyorum."

BAKANLIK KOLTUĞUNDA 11 AYKaymakamlıkla başlayan kariyerinde 7 yıl İstanbul Valiliği de yapan Güler, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevinden istifa ederek 7 Mart 2011 seçimlerine AK Parti'den katıldı. Mardin Milletvekili olarak TBMM'ye giren Güler, 24 Ocak 2013'te yapılan kabine revizyonu ile İdris Naim Şahin'in yerine İçişleri Bakanlığı'na getirildi.

İLK İSTİFA ÇAĞLAYAN'DAN Oğlu ve bazı yakın çalışma arkadaşları, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklanan Ekonomi Bakanı Çağlayan, istifasını kısa bir yazılı açıklamayla duyurdu.
Çağlayan'ın açıklaması şöyle: 
"17 Aralık tarihi itibariyle gerçekleştirilen operasyonun, hükümetimize, partimize ve ülkemize karşı kirli bir tezgah olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.
Yakın çalışma arkadaşlarımın ve evladımın da dahil edildiği bu çirkin oyunu bozmak ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak için Ekonomi Bakanlığı görevimden ayrılmış bulunmaktayım."
DÜN GECEKİ TOPLANTIDA YER ALMAMIŞTI Başbakan Erdoğan, Pakistan dönüşü bazı bakanlarla Ankara'daki evinde bir araya gelmiş, Zafer Çağlayan; İçişleri Bakanı Muammer Güler, AB Bakanı Egemen Bağış ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın da yer aldığı toplantıya katılmamıştı. 
Bu arada Zafer Çağlayan'ın bugün makamına gitmediği, istifasını da evinden verdiği talimatla yazdırdığı belirtildi.
KARİYERİ 2007 SEÇİMLERİYLE BAŞLADI Ankara Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı iken, 2007 seçimleri öncesi AK Parti'ye katılan Zafer Çağlayan, milletvekili seçildikten sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlğı koltuğuna oturdu. Siyasi kariyerine Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı olarak devam eden Çağlayan, bakanlıklardaki yeni yapılanmayla oluşturulan Ekonomi Bakanlığı'na getirilmişti. 

ŞİMDİ SIRA REVİZYONDA 
İstifa kararlarıyla birlikte şimdi gözler kabine rezvizyonuna çevrildi.
Görevlerinden ayrılan bakanların isimleri, revizyonda değişecek bakanlar arasında geçiyordu. Başbakan Erdoğan'ın, bu hafta içinde revizyonu tamamlaması öngörülürken, gün içinde de açıklama yapılması ihtimal dahilinde.

Öte yandan, iddialarda adı geçen diğer bakanların takınacağı tutum da merak ediliyor.
Daha fazlası »

Altın Piyasası

Canlı Maç Sonuçları